tarih : 2015 Wednesday 04 Mar
şifre 38608

Türkiye’nin Irak ve Bölgedeki rolü üzerine oturum

Türkiyenin Suriye olaylarından sonra düşüşü başladı; Federe Kürdistan Devleti Ankara’ya sıcak bakmıyor

AranNews -Türkiye’nin Irak ve bölgedeki rolü üzerine oturuma katılan analizstler ve uzmanlar, Türkiye’nin artık bölgede rol alacağı potansiyelinin kalmadığına inanıyorlar, Türkiye’nin düşüşü Suriye hadiselerinden sonra başladı.Suriye’de 2011 yılından sonra başlayan buhran ve dünyanın 80 ülkesinden oraya akın eden teröristler, Türkiye’nin Suriye ile 800 km sınırını kullandılar. Bu gerçeği hatta Ankara müttefikleri bile dile getiriyor. Suriye muhaliflerin bürosu bu ülkede ‘Yurtdışı Rejim Karşıtları’ adı altında bulunmaktadır. Ankara son aylarda DAİŞ teröristleirnin Kürt şehri olan Kobane’ye saldırısında bu şehire giden bir çok yardımın önünü kesti. Türkiye, özelikle Halep bölgesinde yerleşen silahlı muhalifleri askeri, eğitim ve tıbbi yardımlar alanlarında destekleyip himaye etti. Bu yardımlar Suriye devletinin bir jetini füze ile düşürmeye kadar yükseldi. Türk yetkililer sürekli bir tampon ve uçuşa yasak bir bölgenin Suriye sınırlarında oluşmasını talep ettiler. Uzmanlar Türkler’in böylelikle kolyaca muhalifleri eğitme ve donatma imkanını elde etmenin peşinde olduğunu düşünüyorlar. Türkiye son zamanlarda Amerika ile ılımlı Suriye devleti muhalifleri diye adlandırılan örgütleri eğitime üzerine anlaşma imazaladı.Bu gelişmeler üzeirne Tasnim Haber Ajansı Türkiye ve Irak meselelerinde üç uzman isimden bir oturum için davet etti. Ankara’nın Bağdat’a karşı tutumu soru ve cevaplarla okuyucularla altta paylaşılmıştır.

Tasnim: Saddam’ın düşüşünden sonra, Ankara ve Bağdat ilişkilerinde bir çok sorun yaşandığını görüyoruz, siz Ankara’nın Bağdat’a tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Cafer Hakpenah: Türkiye’nin Irak siyesetine değinmden önce söylemem gereken şu olacak; Türkiye bir kaç yıl önceye kadar Ortadoğu siyasetine ağırlık vermeyip Ankara için bir öncelik de teşkil etmiyordu. Her zaman AKP’nin de ilk yıllarında Batı’ya yönelik  siyaset esastı. Irak da Türkiye devleti için Batı’yla olan büyük siyasetleri kapsamında bir yer bulabiliyordu. Ortadoğu’ya yaklaşım özellikle Davutoğulu’nun öne çıkmasıyla dönüşümler yaşadı.Türkiye Doğu’ya ve kendi etrafında daha derin bir bakışa sahip oldu, Irak’a bakış da  yeni anlam buldu özellikle Türkiye’nin ekonomik gelişmlerinden sonra, Irak’a bakış ciddileşti. Türkiye Saddam’dan sonra çok az sayıda Irak’ta elçiliği vardı ama son zamanlarda elçilikleri arttı. 2008 yılına kadar Türk devleti Irak’ı güvenlik meselesi olarak değerlendiriyordu. Ama Amerika güçlerinin çıkışıyla Türkiye’ye yeni imkanlar sunuldu. Amerika güçlerinin çıkışıyla Ehl-i Sünnet ve bazı aşırılar merkezi devlete karşı savaş açtılar. Türkiye giderek mezhep siyasetlerine eğilerek bu grupları kendi himayesine almak istedi.Ayrıca Türkiye içinde Kürt meselesi giderek çözüme yaklaşırken Irak Kürdistanı’na karşı da güvenlik siyaseti önemini yitirdi. Türkiye’nin Federe Kürdistan devletine olumsuz bakışı zamanla stratejik işbirilğine dönüştü. Binlerce Türkiyeli firmanın Kürdistan’da bulunması, karşılıklı ziyaretler ve Ankara elçiliğinin açılması, Türkiye’nin siyasetinin dönüştüğünü gösteriyor. Ankara Ortadoğu’da Arap Baharı diye adlandırdığı gelişmeleri görünce yeni bir rol üstlenebileceğini düşünerek Irak ve Suriye’ye kapılarının açıldığını hesapladı. Birkaç ülkede İslami hareketlerin başa gelmesiyle, Türkiye Irak’ta Sünniler ile devlete yeni bir alternatif plan geliştirdi. Şimdi ise Türkiye’nin DAİŞ’i kollaması doruk noktaya ulaşmış durumda ve devam etmekte.

Tasnim: 1990 savaşında; Amerika Saddam’ı zayıflatınıca , Türkiye Kuzey Irak’ta güvenlik kemeri oluşturdu. Amerika Irak’ı işgal etme aşamasında, Ankara İncirlik üssünü Amerika’nın kullanmasına müsaade etmedi. Sonra Irak’a karşı düşmanca bir siyaset izledi ve ardından iki devlet arasında büyük uçurumlar oluştu. Son zamanlarda iki tarafın diplomatik ziyaretleri ve konuşmaları, acaba iki ülke arasındaki sorunları azaltacakmı? Türkiye nihayetinde Suriye’nin ve Kürtler’in konumunu gözeterek Irak’a karşı nasıl bir siyaset benimseyecek?

Dr. Hakpenah: İlk merhalede, Ankara’nın Ameirka’ya karşı çıkışı Iraklı uzmanlartarafından  hatta Saddam’a karşı olanlar dahil olumlu karşılandı. Buna rağmen Türkiye o zaman belli bir siyaset izlemiyordu. Burda şunu belirtmek isterdim, bölge devletleirnin Irak’a karşı siyasetleri iki taraflı ilişkilere sınırlı değildir. Benim genel anlayışım Ortadoğu’da buhranın zireveye ulaştığı ama savaşın başlamadığı yönündedir. Buhran teorisinde, buhranın zirveye ulaştığında bir çözümün kaçınılmazlığı söz konusu olur. Arabistan’ın Irak’ta elçilik açmaya karar aldığı örneği gibi. Türkiye’de giderek bu çözüme eğilecektir. Benim görüşüme göre başta bölge devletleri DAİŞ’i desteklemeyi bırakmalı, bunun ardından kazan- kazan siyaseti gerçekleşebilir. Aksi takdirde Irak buhranı diğer ülkelere sıçrayacaktır. Bölgede tüm ülkeler Irak buhranına düçar olma durumundalar.

Tasnim: Dabbağ bey,  Irak sorunlarından biri merkezi devlet ile Federe Kürdistan devletinin sorunudur. Merkezi devlet Kürdistan’ın Türkiye ile merkezi devletten habersiz petrol sözleşmesi yaptığını iddia ediyor?

Türkiye‘nin Düşüşü Suriye Hadiselerinden Sonra Başladı

Nazım Dabbağ: Sizin sorunuzu yanıtlamadan önce, Hakpenah bey ile soruştuğunuz meselelere değinmek isterim. Türkiye’nin Irakta nüfuzu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraya dayanır.Türkiye’de laik bir devlet kurulunca , Ankara hep Avrupa’da bir statü alma arayışındaydı, çünkü gelişmeyi bu siyasette görüyordu. O dönem Ankara çok çabalasada bir sonuç alamadı. Çünkü Avrupa,  Birliğe katılması için bir dizi reformu Türkiye’den bekliyordu. AKP Türkiye’de iktidarı ele geçirince, yönetim ve önderlikte değişimler yapmayla birlikte kendine yeni senaryolar hazırladı özellikle Saddam’ın düşüşünün ardından. Saddam sonrası Irak’ın kuzayinde Ehl-i Sünnet giderek zayıfladı. Türkiye’de bölgede  kendi siyasi ve iktisadi konumunu kuvvetlendirmek için projelerini uygulamaya başladı.Bence bölgede yaşanılan hadiselerden en çok kâr eden Tükiye’dir. Bu devlet kendi oyununu oynadı ve şimdi Suriye’deki gelişmelerden sonra düşüşünü yaşıyor. Suriye buhranının başında Davutoğlu’ndan Suriye devletinin 30 günde düşeceğini duyuyorduk. Şimdi ise bu 30 gün dört yıl oldu. Türkiye başka bir çare aradı, Federe Kürdistan’ın konumunu yeni bir alan olarak kullanmak istedi. Bağdat hükümeti kurulunca, Kürdistan’da ve Irak’ta Sünniler’in ve Türkmenler’in konumunu takviye etmek istedi.

Türkiye Kürtler‘i Engelleme Peşinde

Tasnim: Bu talep Türkiye’nin himayesiylemi oldu?

Nazım Debbağ: Bence ağırlıklı olarak Türkiye’nin istemesine bağlı. Kürdistan ikliminin dört konumu var: İran, Irak, Suriye, Türkiye Kürdistanı. Türkiye’nin edebildiği durumda Kürtler’in gerçek taleplerine itiraf etmeyen bir devlet olduğunu düşünüyorum. Ankara’nın, ekonomi stratejilerle Kürtler’i engelleme hedefini güttüğüne inanıyorum. Hatırlanmalı ki Saddam döneminde Irak Baas rejiminden Kuzey Irak’ta güvenlik şeridi oluşturmak için Kuzey’e girmeye onay alabilmişti. Şükür ki Kürdistan’ın kıyamı ve başkaldırısıyla Saddam sonrası Türkiye’nin yetkilerini kısıtlayabildik. Buna rağmen Türkler Kuzey Irak’ın petrol ve ekonomisine dahil olabildiler. Bu iki uçlu bir kılıç gibi hem karlarına hem zararlarına olacak.Türkiye Irak Kürdistanı’nın petrolünü kontrol ediyor ve bizimde bunu kabullenmemizden başka çare yoktu, 1.1.2014 tarihinde petrol ihracatını Türkiye üzerinden yapacaklarını ilan ettiler. O zaman ben Amerikalılar ve Türkler Kürdistan bölgesi ve Irak merkezi devleti arasındaki durumdan istifade edip petrol projeleirni tamamlayacaklarını söylemiştim. Kazımlar Ameirkalı, Türkiyeli ve Batılı firmalara verildi. Şimdi, Acaba Türklermi Amerikalılarmı daha çok yatırım yaptılar sorusuna ben dakik bir cevap veremem. Türk, Alman, Rus ve Ameirkalı firmalar ki Amerikalılar çoğunlukta. Sonuçta Türkiye bu petrol yoluyla Irak ile ilişki kurmak isityor, çünkü Kürdistan bölgesi İran, Irak , Suriye ve Türkiye’nin buluştuğu noktadır. Yinede her tarafın memnun kalabileceği sözleşmelerin yapılmasını umut ediyorum. Kürtler’in, Türkiye’nin petrol ve ekonomiye dahil olmayla çıkarlarının sağlanması konusunda şunu söylemem lazım, Bağdat eski tarz Kürtler’e yaklaşırsa bize de kendi menfatlerimizi gözetmeden başka çare kalmaz. Halbuki Erdoğan ve Davutoğlu bölgede Kürt devletinin varolmasını Anakra’ya tehdit olarak görüyorlar. Irak Dış İşler Bakanı Türkiye Petrol Bakanı’na bir müşterek toplanıtıda Kürdistan bölgesi ile Petrol ilişkilerini gözden geçirmelerini rica etti. Türkiye bölgede önemli bir konuma sahiptir. İran, Suriye hatta Irak devleti kadar önemlidir. Bazıları sakince siyasetlerini ilerletirler bazıları başka yollarla.

Kürtler Musul’un Düşüşüyle Tehlikeyi Hiss Ettiler

Kürtler bölge devletlerinin siyasetlerini dikkate almadan bir girişimde bulunamazlar. Batı devletleri ve diğer dünya devletleri sadece kendi milli menfatleri doğrultusunda hareket ederler. Bende bir Kürt olarak kendi menfaatimi esas alırım. DAİŞ Paris’te eylem yapınca Fransa devleti DAİŞ ile savaşa karar aldı. DAİŞ Musul’u işgal edince Kürtler tehlikeyi hiss etti, ama bizden yardım isteyen bize sadık değildi. Kürtler karalara bürünmüş DAİŞ devletini kendi komuşuluğunda istemiyordu. Ama Türkiye kendi senaryolarını oynatırken Irak sorunlarını değerlenidrip Osmanlı Hilafeti’ni canladırmak sitedi.

DAİŞ gerçeği ortaya çıkınca Arabistan ve Katar geri adım attılar. Ürdün’de DAİŞ ile mücadele için askerlerini Irak’a göndereceğini bildirdi. Irak Ehl-i Sünneti de bu DAİŞ’e karşı gelmek için silahlandı. Bu durumda kim Kürtler’i desteklerdi?  Ben bir Kürt olarak söylüyorum, bu siyasi konjektörde kendi ulusal çıkarlarımı kendi bağlı olduğum coğrafyada sağlamam gerekir. DAİŞ sorunu üzerine başkanlık biz anayasaya bağlı federal bir Irak istiyoruz ifadeseni kullandı. Onun için biz kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde bir çözüme varabiliriz.

Welayet News

  • yazılmış
  • ...de 2015 Wednesday 04 Mar