Slav-Türk Dilli Halklar Birliği Hareketinin Başkanı Adıgüzel Memmedov Admiral.Az'a demeç verdi. Röportajda son günlerde ülkede ve komşu devletlerde yaşanan siyasi konular, Rusya-Türkiye ilişkileri ile Ermenistan-Azerbaycan sorununa değinildi.
Aran Haber Agency: Rusya-Ermenistan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya siyasi yönetiminin Azerbaycan'a iyi yaklaşımını anladıkça Ermenistan'da protestolar başladı. Ermenistan'da "kahrolsun Rusya", "kahrolsun Kremlin", "kahrolsun Putin" vb. sloganlar söylendi. Bu doğrultuda Ermenistan'ın Avrupa'ya entegrasyonunu, hatta NATO perspektiflerinden konuşmaya başladılar. Rusya-Türkiye ilişkilerinin iyileşmesi, bu arada Rusya-İran-Azerbaycan siyasi liderlerinin Bakü'de bir araya gelmesi Ermenistan'da büyük endişe uyandırdı. Erivan'ın attığı adımları izlemek gerekir. Bu süreçlerin kime yarar sağlayacağını analiz etmeliyiz.
Nisan savaşlarında Azerbaycan belli bir üstünlük kazanmıştı. Bu savaşlardan sonra Azerbaycan olayları kendi lehine, verimli kullanabildi mi?
En azından dikkate alalım ki, dar bir zamanda bizim kazandıklarımız maksimum düzeydedir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in belirttiği gibi doğrudan Rusya devlet başkanının isteğinden sonra askeri operasyonlar durduruldu. Bu hem Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin gücünün göstergesi, hem de Azerbaycan halkının vatansever ve toprağına bağlılığının göstergesi oldu. Uzun yıllardır olumsuz Azerbaycanlı imajı yaratmaya çalışıyorlardı. Sanki Azerbaycanlıların savaş kararlılığı, toprağa bağlılığı yoktur. Bu görüşler özellikle Türkiye'de ve diğer ülkelerde yayılmıştır. Nisan savaşları bu düşünceleri darmadağın etti ve Azerbaycan halkının milli hassasiyetinin yüksek olduğunu, şehitlik mertebesine yükselmek yeteneğini gösterdi. Bu özelliklerimizi dostlarımız ve düşmanlarımız gördü.
Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği(ASİMDER) Başkanı Göksel Gülbey, PKK'nın Ermeni lobisi ve Ermeni Devleti ile işbirliği bugün de devam ettiğini belirterek, nisan savaşlarında 400 PKK’lı Suriye'den gelip Ağrı bölgesinde Tendürek Dağı üzerinden Ermenistan'a geçti ve Azerbaycan ordusuna karşı savaştı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
400 kişilik bu grubun içindeki 120 kişi Ermeni asıllı Suriye vatandaşı idi. PKK siyasi açıdan sol hattadır ve bu özellikle SSCB KGB'si tarafından oluşturulan örgütlerden biriydi. Bu tip örgütler sadece radikal sol görüşlü Kürtler arasında oluşturulmamıştır. O zamanın sosyalizm-kapitalizm çekişmesinin tezahürlerinden biri de buydu. Sovyet KGB'si zaman zaman ASALA ve PKK terör örgütünün de hizmetlerinden istifade etti. SSCB dağıldıktan sonra bu örgütler, kendi mali kaynaklarını diğer kaynaklardan sağlamak için Türkiye'ye susamış yabancı istihbarat birimleri ile işbirliği yaparak, Ankara'ya karşı yeni şantaj yöntemlerini devreye soktular. Sanmıyorum ki, PKK ile Ermenistan'ı bağlayan herhangi ideolojik çizgi olsun. Ama belki belli maddiyat karşılığında onlar bu savaşlara iştirak edebilirler. Ermeni istihbarat birimleri Ermenistan'da yaşayan Kürt kökenli Ermenistan vatandaşlarını kendi amaçları için kullanmaya çalışıyorlar. Bazıları, Ermenistan televizyonunda konuşmasında Kürtlere hitap ederek onları; Kelbecer, Laçin'e, Kubat'a ve Karabağ'ın diğer bölümlerine dönmeye teşvik ediyorlar. Maksat, bu insanlar aracılığıyla Azerbaycan'da iç karışıklıklar çıkarsınlar. Bazı Kitle İletişim Araçlarının kaynaklarına dayanarak söylüyorum, hatta PKK'NIN hem Laçin'de, hem de Kelbecer'de veri tabanlarını açmak istiyorlar ve burada Azerbaycan aleyhine bozguncu güçler hazırlayacaklar. Bu çalışmalar doğrudan Ermenistan istihbarat birimlerinin denetimi altında gerçekleştiriliyor. Bunun başka stratejik hattı da var. Orta Doğu arasında karışıklıkların oluşturulmasında, terör eylemlerinin uygulamasında büyük çaplı "faaliyetler" göstersinler. Zamanında Lübnan'da iç savaş sırasında bunlar çok "verimli" kullanıldı. Düne kadar KGB’nin kontrolünde olan PKK'nin faaliyet alanı artık bilinmiyor. PKK da artık ayrıştırıldı. Onun Suriye "kanadı", Irak "kanadı" kabullenmiyor. Kısacası kim parayı verirse, ona da çalışıyorlar.
Erdoğan'la Putin'in yeni zirvesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya-Türkiye ilişkilerinin, iki ülke arasındaki işbirliğinin Erdoğan ve Putin'in isteklerinin sayesinde olduğunu düşünmüyorum. Çünkü işbirliğinin de bir sınırı var. Hatta Erdoğan bu sınırı geçmek istese bile. Çünkü Türkiye'nin gerçekleri buna izin vermiyor. Bu nedenle ilişkilere bu açıdan bakmak gerekir. İnsanlar ne kadar birbirine yaklaşmaya çalışsalar da, mevcut gerçek tam başkadır. Zira, Türkiye-Rusya ilişkilerinin çerçevesi var.
Bu çerçevede Azerbaycan için konum nedir?
Azerbaycan'ın işi yaklaştırıcı bir çizgidir. Benim temsil ettiğim Slav-Türk Birliği bağlamında bir Azerbaycanlılık hattı da olmalıdır. Yahudileri nasıl birleştiren dini hattı varsa, bizi de bağlayan noktalar çoktur. Moskova'da namaz vakti camiye giderken her milleti görmek olur. Fakat Moskova'da Ermeniler "Olimpiski" yakınlarında yeni bir kilise inşa etmişler. Oraya sadece Ermeniler gidiyor. Sinagogda ise sadece Yahudileri görmek mümkündür. Yani bizim dinimiz Azerbaycanlıları milli kimlik olarak değil, sadece Müslüman gibi birleştiriyor. Bu faktör bizim milli davamızın bir parçası olabilir, ama bizi birleştiren ulusal bilinç olamaz. Bu milli şuur da bizim Azerbaycanlılık olmalıdır. Evet, belirli stratejik hattı için biz Türki halklara mensup olduğumuzu söylemeliyiz ve bu doğrultuda Slav halkları ile istenilen entegrasyona katmalıyız. Çünkü biz Avrasya'nın bir parçasıyız. Ama Azerbaycan'da yaşayan halkları milli mefkûremizin etrafında birleştirmek için Azerbaycanlılık temel çizgimiz olmalı. Kendimizi tanımak için Azerbaycanlılık kimliğimize sıkıca yapışmalıyız. Azerbaycanlı olmaktan gurur duymalıyız.
Azerbaycan uzun yıllardır siyasi danışma açıdan Moskova ile görüş alışverişinde bulunuyordu. Son zamanlarda başkanın Erdoğan'la yakınlaşması, iki kardeş ülkenin liderlerinin samimi ve sıcak ilişkileri topluma şöyle mesaj verdi ki, artık Azerbaycan Kremlin'le değil, Ankara ile görüş alışverişinde bulunuyor. Yani, son söz sahibi Ankara'dır. Siz nasıl düşünüyorsanız?
Azerbaycan bulunduğu jeopolitik coğrafyasına göre siyasi güç merkezlerinin varlığını tanıyor. Bu demek değildir ki, Azerbaycan herhangi bir güç merkezinin elinde oyuncaktır. Kesinlikle böyle değildir! Azerbaycan hep kendi müstesna ve ulusal çıkarlarına dayanan politika izledi. Bu politikanın temelini Büyük Önder, rahmetli Haydar Aliyev koydu.
Azerbaycan'da siyasi iktidarın kaynağı halktır ve güven duyulan lider ise Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev. Onun uyguladığı politika ise sadece Azerbaycan halkının ulusal çıkarlarına dayanıyor. Bugün bizim milli hakimiyetimiz, milli yapımız var. Bazen diyorlar ki, Sovyet döneminde iyiydi. Bu düşünceyi yaratan da vatandaşlarımızı siyasi iktidardan gücendiren bazı memurlarımızdı. Böyle memurlarla hep mücadele etmeliyiz ve onları deşifre etmekte ülke başkanına destek vermeliyiz!
Türkiye'de yeni FETÖ’cüler listesi hazırlanıyor. Bu liste doğrultusunda birçok ünlülerin, görevli kişilerin tutuklanacağı söyleniyor. Listede Azerbaycan'dan da memurların, tanınmış kişilerin, işadamlarının isimlerinin olduğu bildirilmektedir. Sizce bu liste açıklandıktan sonra neler olacak?
Bu konulara üç açıdan yaklaşıyorum. Birincisi, burada psikolojik sorun var. İkincisi, burada siyasi baskı hatları mevcuttur. Üçüncüsü de, hamlık var.
Bizim ideolojik hattımız Azerbaycanlılıktır. Bu ne komşu devletlerin çıkarlarına hizmet ediyor, ne de yakın bildiklerimizin çıkarlarını esas alınıyor. Yani Azerbaycanlılık bizi milli tanımlanıyor. Bugün biri birinden hoşlanmıyor, onu FETÖ’cü adlandırıyor. Üstelik, söylediği düşünceye hiçbir sorumluluk duymadan, insanın şeref ve haysiyetine hakaret ederek. Tanımadığı birini, elinde ciddi delil ve belgeler olmadan nasıl Fethullahçı adlandırmak mümkündür?
Bazı insanlar da vardır ki, mevcut havaya gelir kaynağı olarak bakıyor. Elinde biraz imkanı olan kişileri şantaj yaparak, onlardan para almaya çalışıyor. Bazı matbu kurumlarda anons veriyor. Para aldıktan sonra konudan uzaklaşıyor. Bu Fethullahizim son dönemde bir grup insanların iş çıkarına dönüşmüştür. Bu işte büyük miktarda para dönüyor. Şimdi bazı MEDYA mensupları da, hiçbir sorumluluk hissetmeden istenilen adamı Fethullahçı adlandırıyorlar. Bazıları ise temiz insanları lekelemekle sanki psikolojik rahatlık buluyorlar. Meselenin diğer tarafına göz atalım: Fethullah Gülen, yani "hizmet hareketi" aslında zararlı bir çizgidir. Bu hat bizim milli davaya uygun değil. Onlar barış, huzur adıyla milli ruhu kıran ideolojik bir hattı kurmuşlardır. Doğrudur, öyle insanlar var ki, FETÖ örgütünün ilişkilerinden yararlanmışlar. Bazıları işlerini kurmak için bu gruba yaklaştı. Örneğin, Asya Bankasının bazı ortakları Azerilerdir. Hatta bu ortaklar Bakü'de Asya Üniversitesini de tesis etmişlerdir