İstanbul seçimleri değil ama yenilenmesi kararı "organize bir tam kanunsuzluk hali"dir! Durum böyleyse, İstanbul seçiminin sadece büyükşehir belediye başkanlığı ayağının yenilenmesini sağlayan ve mazbatayı da geri alan irade, kaybedeceği bir seçime tekrar girer mi?
Aran Haber Agency: 31 Mart seçimlerinde, İstanbul ve Ankara'yı son beş seçimde olduğu gibi AA'nın AKP'den aldığı rakamlarla seçim sonucunu ilan etmesi sayesinde kazanacaklarını hesap etmişlerdi. CHP'nin her sandıkta görevli bulundurması ve Ekrem İmamoğlu'nun süreci akıllı yönetmesi sayesinde bu tuzak çalışmadı ve mazbatayı vermek zorunda kaldılar.
Peki şimdi seçimi uydurma gerekçelerle iptal ettirdilerse, CHP adayının kazanacağını bile bile aynı şartlarda yarışa girerler mi?
***
Bir defa YSK, seçimi, "sandık kurullarında devlet memuru olmayanlar görevlendirildi" gerekçesiyle iptal etti. Bu durumda ilçe belediye başkanlıkları ve belediye meclisleri, hatta muhtarlık seçimleri de iptal edilmeliydi. İmamoğlu'nun da söylediği gibi Anayasa değişikliği referandumunun, genel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin de iptal edilmesi gerekir.
Gerekir ama burada hukuk aranmıyor ki! AKP'nin İstanbul'u teslim etmek istememesine hukuki kılıf aranıyordu, bir kılıf uyduruldu o kadar.
Tabii koca İstanbul bu, çaldıktan sonra hangi kılıfa sarsanız elde tutmak kolay değil. Bu sebeple seçime kadar şartları değiştirmeye çalışacaklar, değiştiremezlerse seçimi erteleyeceklerdir.
Çünkü İstanbul'u kaybetmeyi, Türkiye'yi kaybetmek olarak görüyorlar.
***
YSK kararı açıklandığı an, Twitter'da "İki gün önce bana gelen duyum, YSK'nın İstanbul seçimlerinin yeniden yapılması kararı alacağı, HDP ile Demirtaş'ın serbest bırakılması, Abdullah Öcalan'ın ev hapsine çıkarılması gibi konularda pazarlık yapıldığı, böylece HDP oylarının AKP lehine döneceği yönündeydi. Doğru çıktı." diye bir mesaj paylaştım. 1.6 milyondan fazla görüntülendi.
Karardan önce böyle bir duyum geldiğini yazmadım, çünkü bu bilgiyi paylaşmak, süreci bu yöne sürüklemek isteyenlere hizmet olurdu! Adı üzerinde; duyum!
Ancak karar söylendiği gibi çıktı. İkincisi, sekiz yıl sonra avukatlarının, ziyaret etmesine izin verilen Abdullah Öcalan'ın açıklamalarının yayınlanmasının sağlanması da HDP ile bir pazarlık sürdüğünün göstergesiydi. Anadolu Ajansı da yine "teröristbaşı" söylemini bırakmış "İmralı" demeye başlamıştı.
***
Sadece bu kadar mı? Hayır, Türkiye adına bazı görevlilerin PYD'nin başındaki isim olan Kobane ile görüştüğüne dair Al Monitor sitesinde haberler var!
Öcalan, "İçinden geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Suriye Demokratik Güçleri kapsamında Suriye'deki sorunların Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır." diyordu.
Gerçi Tayyip Erdoğan yeni bir çözüm sürecinin söz konusu olmadığını söyledi ama gerek Öcalan'a haklar tanımak gerekse Suriye'de PYD'nin başı ile pazarlık yapmak ne anlama geliyor? Üstelik bütün bu yeni durumlar, ABD Başkanı Trump'ın temsilcisi James Jeffrey'in Ankara'da Suriye ile ilgili "olumlu ve yapıcı" görüşmeler yapmasından sonra ortaya çıkıyor!
***
Bütün bunlar neyin süreci? Mesele sadece İstanbul değil elbette! Bütün Türkiye hatta bütün bölge! Bu sebeple herkesin uyanık olması gerekir. Bizim işimizin gereği de uyandırmak!
Ekrem İmamoğlu'nu Guadio'ya benzetenler, ayrı bir İstanbul devleti tasarladığından bahsedenler var! Bu durumda Tayyip Bey de Maduro mu oluyor? Kaldı ki, CFR'ye "yerel yönetimlere özerklik" sözü vererek kurulan hatta onların gönderdiği, "kent devletleri"ni öneren gizli belgeyi, kuruluş programı yapan parti, AKP'dir. Fakat bu söylemler, İstanbul seçimlerinin nereye kadar sürüklenebileceğini gösteriyor! Dolar'ın yükselişi de akıntıyı kuvvetlendiriyor zaten...