Şeb-i Yelda/Çele, İranlılara ait kadim kültürel bir kutlamadır. UNESCO'ya İran'ın 19. Somut Olmayan Mirası olarak geçen yıl kaydedilmiş olsa da uzun yıllardır sınırların ve bölgesel coğrafyanın ötesine geçerek yaygınlaşan bu İran kültürü, dünyanın dört bir yanında tanınmakta olup dünya çapında bir üne sahiptir.
tr.arannews:irna-Şeb-i Yelda/Çele, tüm kadim geleneksel adet ve kutlamalarla birlikte UNESCO'da dünya mirası olarak ikinci yılına girmiştir. Bu kutlama, 30 Kasım 2022'de İran ve Afganistan arasında ortak dosyada Marakeş'teki Rabat'ta dünya mirası olarak kaydedildi.
Şeb-i Yelda, uluslararası bir nitelik taşır ve Tacikistan'dan Afganistan'a kadar Farsça konuşulan topluluklar arasında değer görür. Tarihi eski zamanlara dayanır ve bu dilsel paylaşımın zirvesi, tarım ürünlerinin bereketi ile dolu sofra dışında Şehname okuma ve Hafız'dan fal bakma etkinlikleridir.
Hafız, Şeb-i Yelda'yı kutlayanlar için tatlılık ve huzur sunmaktadır. Şeb-i Yelda'da aile üyeleri niyetlerini belirtir, aile büyüğü Hafız Divan'ını açtıktan sonra beyitleri okuyarak beyitleri kendi anlayışlarına göre yorumlarlar. Umut ve dilekler, Yelda sofrası tarafından Farsça şiir sevenlere bir hediye olarak sunulur.
Eğer Yelda'nın kökenine gitmek istersek büyük İranlı bilim adamı, gökbilimci, yıldız haritacı, matematikçi, tarihçi ve coğrafyacı Ebu Reyhan Biruni, kadim Yelda kutlamasını "büyük doğum" ya da "güneşin doğumu" olarak adlandırır. Yelda, Süryanice doğum anlamına gelen bir kelimeden türetilmiştir. Bu gece, ışığın karanlık üzerindeki zaferini ve sıcaklığın soğuk üzerindeki üstünlüğünü müjdeleyen bir gecedir. Ancak halk arasında "Şeb-i Çele"ye genellikle Büyük Çele (kışın ilk 40 günü) ve Küçük Çele (sonraki 20 gün) denilmektedir. Bu gece, Fars edebiyatında seçkin bir konuma sahiptir.
Eski geleneklerde İranlılar, Yelda Gecesi'nde sabaha kadar eğlence, dua ve ibadetle meşgul olarak güneşin doğuşunu görmek için beklerlerdi. İranlılar, Dey ayının (Şeb-i Yelda) ilk gününü insanların eşit olduğu bir gün olarak kabul ederlerdi, kraldan köleye kadar herkes sade giysiler giyerdi ve hiç kimsenin başka birine emir verme hakkı yoktu. Bu günde savaşmak, hayvanları öldürmek bile yasaktı.