tarih : 2024 Saturday 26 Oct
şifre 46515

Sanat Tartışması; İranlılar Nükleer Meseleyle ABD ve İsrail'i Nasıl Aldattı?

İran, günümüz savaşlarında konvansiyonel silahların, doğru bir şekilde hedefler doğrultusunda tasarlanıp organize edilirse, irade dayatma ve başarı için belirleyici araçlar olduğunu iyi anladı.
tr.arannews:parstoday-bir Fars Körfezi ülkesinin üst düzey yetkilisi, ABD'nin İran'a yönelik liderlik ettiği strateji hakkında şunları söyledi: "Tüm vaktimizi İranlıların asla kullanmayacakları bir silahı edinmelerini önlemeye harcıyoruz, oysa onların ve vekillerinin her gün bize karşı kullandıkları silahları göz ardı ediyoruz."

Son yirmi yılda, İran'ın ABD ve İsrail üzerinde yürüttüğü karmaşık ve ustaca oyun, çağdaş tarihin en büyük aldatmacalarından biri olarak kabul ediliyor. Aslında aldatma, savaş yönetimindeki temel ilkelerden biridir; özellikle Sun Tzu gibi stratejistlerin perspektifinden.

Tzu, "Savaş sanatı, aldatma sanatıdır." der. Görünen o ki İran da bu ilkeyi kullanarak, bu yıllar boyunca nükleer meselesini tartışmalı ve dikkat dağıtıcı bir alana dönüştürdü ve düşmanın odaklanmasını istediği yöne çekmeyi başardı. Böylece İran'ın nükleer programı, ABD ve İsrail'in dış politikasında en önemli tahrik ve endişe unsurlarından biri haline geldi. İran, batının siyasi ve medya kışkırtmalarını akıllıca kullanarak, düşmanı nükleer kaygılar tuzağına düşürürken, onların gözünden uzak daha önemli boyutları güçlendirdi.

Düşmanını Meşgul Et

Sun Tzu'nun ifadesiyle, "Düşman bir noktaya odaklandığında, sen başka noktalarda hazırlan." İran, ABD ve bir iki Avrupa ülkesinin nükleer meseledeki hassasiyetini gördüğünde, bu fırsatı gerçek ve etkili caydırıcı güç yaratacak askeri kapasitelerini güçlendirmek için kullandı, böylece düşmanlar bu gelişimi hızlıca fark edemedi.

Gerçek ve Hayali Olmayan Savaş

İran, savaşı kazanmak için gerçekçi olmak gerektiğini, hayali değil, anladı. Batının bir kısmı nükleer tartışmalara ve kendi uydurma tehditlerine kapılmışken, İran stratejilerini gerçek savaş meydanındaki ihtiyaçlara göre tasarladı. Savaş teorisyeni Clausewitz'in de dediği gibi, "Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır." İran'ın politikası da bu şekilde gerçek savaş araçlarına bağlı hale geldi ve hayali senaryolara odaklanmak yerine, savaş alanında karşılaşabileceği gerçeklere odaklandı.

Konvansiyonel Silah Belirleyicidir

İran, günümüz savaşlarında konvansiyonel silahların, doğru bir şekilde hedefler doğrultusunda tasarlanıp organize edilirse irade dayatma ve başarı için en belirleyici araçlar olduğunu iyi anladı. Bu konvansiyonel silahlar her durumda kullanılabilir.

Füzenin Önemini Kavrama

Bu nedenle İran, füze teknolojisini askeri denklemde teknik yeteneklerine dayalı bir koz olarak gördü. Stratejik açıdan bakıldığında, füzeler hızlı bir şekilde düşmanlar için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Üstelik, üretimi savaş uçaklarına göre daha kolay ve ucuzdur ve operasyonel hale gelmeleri çok daha hızlıdır. Sun Tzu, "Savaşta hız, başarının anahtarıdır." der. Füzeler, İran'a tehditlere en kısa sürede kesin ve caydırıcı bir yanıt verme imkânı sağlar. İran füzeleri, aslında ulusal güvenliği güçlendirmek ve caydırıcılığı korumak için stratejik bir araç olmuştur.

İnsansız Hava Araçları; Savaş Jetinin Yerini Alıyor

İranlılar elbette savaş jetlerinden de vazgeçmedi ve bu konuda iyi projeler yürüttüler. Ancak kendi ihtiyaçlarını ve hedeflerini değerlendirerek, İHA’lara daha fazla yatırım yaptılar. Bu araçlar, yalnızca daha düşük maliyetli olmakla kalmıyor, aynı zamanda İran’a zamana bağlı teknoloji birikimi olmadan yüksek hassasiyetle düşman hedeflerine yanıt verme imkânı tanıyor. İHA’lar, savaş jetlerinin yerini alabilecek uygun bir seçenek haline geldiler ve asimetrik yetenekleri sayesinde İran’ı bölgedeki bu teknolojinin öncülerinden biri haline getirdiler. İran, İHA'ların modern savaştaki önemini iyi kavradı ve onları askeri operasyonların ana aracı haline getirdi.

Savaş İçin İşbirliği Ağları

İran, batının nükleer kapasitesi etrafında yarattığı tantana sırasında, yeni bir yaklaşım benimseyerek Batı Asya'da yerel güvenliğe sadık ve işbirliği içinde olan bir ağ kurdu. Bu ağ, Lübnan'daki direnişten Yemen, Irak ve Suriye'deki direnişe kadar uzanarak, Batı Asya'da dış müdahaleci unsurlar üzerinde baskı oluşturmakta etkili bir rol oynadı. Bu işbirlikçi ağdan faydalanan İran, Batı Asya'nın bir bölümünde etkili bir potansiyel oluşturmayı başardı. Bu işbirlikçiler aslında bir tür asimetrik savaş ağı olarak görülüyor ve savaş yanlısı Batılı düşmanların askeri maliyetlerini ciddi şekilde artırıyorlar.

Savunma Maliyetlerinin Zorunlu Kılınması

Bunların yanı sıra, İranlıların bu büyük aldatmadaki başarısı, İsrail ve Amerika üzerinde ekonomik baskı oluşturmak olmuştur. İranlılar, kendi füzeleri ve İHA’ları ile ilgili ipuçları vererek, düşmanı sık sık yatırım yapmaya ve İran’ın İHA’larına karşı füze savunma sistemlerini geliştirmek için ağır maliyetler harcamaya zorladılar. İranlılar, İsrail ve Amerika'nın savunma modelinin, kendi füzelerinin özel özellikleriyle başa çıkamayacağını çok iyi biliyorlardı. Bu özellikler, hızla hareket eden ve öngörülemeyen manevralar gerçekleştiren hipersonik füzelerden oluşuyordu. İran, niteliksel denkleminde nicelik unsuruna da özel bir önem verdi. Yani en iyi savunmalar, öngörülemeyen manevralar yapan hipersonik füzelerin yoğun yağışı karşısında zaten başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Sonuç olarak, İran’ın bu alandaki stratejisi "aldatma" ilkesine dayanıyordu. Batı, İran’ın nükleer programına odaklanarak kendini maliyetli kaygılar ve diplomatik krizler içinde sıkıştırırken, İran, modern savaşın prensiplerini derinlemesine anlayarak konvansiyonel silahlarını teçhiz ve güçlendirdi. Aslında, İran, Amerika ve müttefiklerine gerçek savaş denklemlerinde, konvansiyonel silahlardaki yeteneklerin, akıllıca ağ kurma ve yönetimin, nükleer tehditten daha etkili olduğunu gösterdi.

Bu stratejinin, İran’ı askeri tarih ve savaş sanatı açısından öne çıkan bir örnek olarak değerlendirmek mümkündür.

  • yazılmış
  • ...de 2024 Saturday 26 Oct
  • tarafından رضا رستمی