Allah’ın adıyla
İnsanlık tarihi birçok hadiseler, devrimler, darbeler, savaşlar görmüştür şüphesiz. Tarih birçok devrimleri kaydetmiş, Fransız Devrimi, Ekim Devrimi vs. bunlardan sadece birkaçı. Fakat bu devrimlerin karakteristik özelliklerine bakınca hepsi de maddi-okonomik kaygılar ile halklara daha iyi bir yaşamı vaat etmiş, daha adil, eşit ve rahat bir sosyal toplumu hedeflemiş, sadece beşerin maddi boyutu ile ilgilenmiştir.
Fakat, 11 Şubat 1979’da İran’da gerçekleşen İslam Devrimi, birçok yönü ile bu devrimlerden ayrılmaktadır. Asırlardır devam ede gelen Şehinşahlık rejimini tarih sayfalarına gömen İslam Devrimi, her yönü ile farklı, toplum bilimcileri hayrete düşüren özellikler taşımaktadır.
İslam İnkılabı, Batının sömürü düzenlerinden illallah diyen, yer yüzündeki tüm özgürlük ve bağımsızlık isteyen mustazafların, mahrumların, özgürlük aşıklarının, İslami ve adil bir düzen arzulayanların ümidi, sevinci oldu..
Büyük bir gürültüyle çöken Şahlık rejimi tarihin tozlu raflarına kalkarken, tağutların feryat ve inlemeleri, mazlum ve mustazafların sevinç ve neşe çığlıklarına karışıyordu..
Bu İnkılab tamamen bir halk hareketiydi. Devrimin mimarı ve lideri ise, medreseden çıkmış bir İslam alimi, arif, ve abit bir şahsiyet olan Ruhullah Musevi Humeyni’ydi. Bu şahsiyet insanların iki yönü, hem maddi hem de manevi inkişafı ile ilgilenmişti.
İmam Humeyni’nin ve İslam Devrimi gerçekleştiren kadroların dilinde ve nihai hedefinde sadece daha iyi bir yaşam, zenginlik ve refah vaadi yoktu. Devrimin mimarı ve lideri İmam Humeyni; İran halkının Şah’tan kurtulması gerektiğini söylüyor, Şahın Dine-İslam’a saygı ve ihtiramı olmayan bir ‘Tağut’ olduğunu ilan ediyordu. Şahın, İran’ın milli çıkarlarını da önemsemediğini, İran’ı Batının, Amerika’nın kuklası olmakla, İran’ı izzet ve şereften yoksun bir şekilde yönettiğini, sömürdüğünü söyleyerek özgür, mutlu ve müreffeh olmanın tek yolunun Allah’a dayanmaktan geçtiğini söylüyordu.
İslam Devrimi, İmam Humeyni’den (r.a) sonra İmam Seyyid Ali Hamenei’nin liderliğinde, ilk günkü hedeflerini ve ilkelerini daha da yukarılara taşıyarak, ‘Devrimci-İnkılapçı’ ruhu muhafaza etmiş, İslami hedeflerini hayat geçiren, İslam Ümmetinin vahdetini hedefleyen ve bu minvalde tüm bölgeyi kapsayan, etkileyen bir cereyana dönüşmüştür.
İslam Devrimi, gerçekleşme sürecinde büyük bir mücadele vermiş, gerek kurulması ve gerekse sonrasında hayati rol oynamış olan Seyyid Ali Hamenei’nin liderliğinde, Batılı müstekbirlerin İslam İnkılabını sekteye-inkıtaya uğratma çabalarını kursaklarında bırakmıştır.
‘22 Behmen’(11 Şubat) sadece İran için değil, tüm Müslümanların, tüm dünya halklarının, özgürlük ve bağımsızlık arayan, Batının ve Amerika’nın sömürüsüne karşı çıkan tüm halkların-toplumların ilham kaynağı olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Bendeniz ise, bu olağan üstü yönleri ile diğer devrimlerden ayrılan, ilahi boyutlar taşıyan, ‘İslam Devrimin 36. Yıl Dönümünde’ İran’da olma fırsatı yakaladım.
11 ŞUBAT 2015 İRAN/KUM.. İSLAM İNKILABI YÜRÜYÜŞ KUTLAMALARI…
Kum şehri medreseleri ve uleması ile meşhur olmuş, bir ilim şehridir desek yeridir. Ehlibeyt tarihinde yeri olan, Ehlibeyt taraftarlarının hep var ola geldiği bir şehir olmuştur. İmam Rıza’nın (a.s) kız kardeşi Hz. Masume’nin (s.a) kabrinin bulunduğu şehir manevi yönden yüksek bir iklime sahiptir. Manevi havası yüksek olan bu şehir, siyasi olarak da İran’ın merkezi, kalbi konumundadır aslında. Her ne kadar Tahran, gerek Şah döneminde gerekse de İslam Devrimi sonrasında başkent olsa da, Kum’un ‘ulemadan’ kaynaklı İran siyasi durumu içinde ‘belirleyici’ özelliği muhafaza edilmiş durumda.
Evet bugün 22 Behmen ve Kum’daki 22 Behmen yürüyüşü görülmeye değer cinstendi.. Halk Kum’un birçok noktasından, Hz. Masume’nin kabrinin bulunduğu ‘Harem’ bölgesine doğru yürümeye başlamıştı. Harem bölgesine doğru çıkan caddeleri, caddelere akan sokaklar beslemiş, kalabalıklar yüz binlere dönüşmüş durumda.
Halkın her kesimini yürüyüşte görmeniz mümkün. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, mollası, zengini, fakiri toplumu oluşturan bütün kesimleri bir arada görmeniz mümkün. Bu yürüyüş, tamamen halkın organize ettiği, devlet kurumlarının ise güvenliği sağladığı bir yürüyüş. Yüzlerce metre uzayıp giden, tek parçadan oluşan İslam Cumhuriyeti bayrağı ellerde taşınıyordu.
Halk, kendi elleriyle ve imkanları ile İsrail ve ABD karşıtlığını belirten derme çatma tasvirler ve kuklalar yapmışlar.. ABD başkanının kuklalarının yanında ve İsrail’in, ABD’nin zulmünü ifşa eden resimler ve dövizler ellerde taşınıyordu.
Halk büyük bir coşku ile, ‘Kahrolsun İsrail’ Kahrolsun Amerika’ ‘Kahrolsun Zıddı Velayeti Fakih’ ’22 Behmen Düşmanların İçinde Bir Yaradır’ ‘Hamenei Kevser’dir Düşmanları Ebterdir’ şeklinde sloganlar atıyordu.
Bu yürüyüşte en çok göze çarpan husus, halkın İmam Seyyid Ali Hamenei’ye son derece bağlı olduğu ve sahip çıktığı gerçeğiydi. Ellerde taşınan, Ayetullah Seyyid Ali Hamenei’ye ait posterler, dövizler göze çarpıyor ve Seyyid Ali Hamenei’nin halka buyurmuş olduğu sözleri tekrarlanıyordu.
İslam İnkılabının çoşkusu ve canlılığı, müminleri sevince boğan, İslam düşmanlarını ise ye’se boğacak cinstendi. Yürüyüş esnasında eğer kalbinizi biraz dinler, yüreğinizin derinliklerine biraz kulak verirseniz, kalabalıkların arasında Allah’ın; “biz mustazafları yeryüzünde hakimler kılacağız” ilahi hitabına iman eden, tüm dünyadaki mazlum, mahrum ve mustazafların sevinç çığlıklarını duyabilirdiniz.
Eğer yine kalbinizin, yüreğinizin sesini dinlerseniz, aynı kalabalıkların arasında dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmek isteyen, Tağuti düzenlerinin devamını isteyen, küfür ve nifak ehlinin, İslam düşmanlarının kırılan ümitlerinin, acı ve feryatlarının çığlıklarını duyabilirdiniz.
Yürüyüşte göze çarpan diğer bir hususta, gençlerin katılımı idi. Gençler sabahın dokuzunda yürüyüşe adeta akın etmiş vaziyetteydi. Zaten genç bir nüfusa sahip olan İran’da, gençlerin İslam İnkilabına sahip çıkmaları son derece önemli ve sevindirici bir husus olarak göze çarpıyordu.
İslam İnkılabının her türlü şeytani hile ve ambargolara, içten ve dıştan kuşatan düşmanlarına rağmen Allah’ın ilahi yardımları sayesinde her zamankinden daha güçlü ve zinde olduğu görülmekteydi. İslam inkılabı, Allah’tan başkasına itaat etmeyen, dayanmayan, Allah’a dayanan İslami siyaseti ile düşmanlarını çaresizliğe düşüren; takva ve adalet ilkesini şiar edinen İnkılab Rehberi ve bir avuç çekirdek kadronun olağan üstü gayretleriyle ve halkın tavizsiz desteği ile her türlü zorluğu aşmaya muktedir görünmekteydi.
Bayrağın gerçek sahibine ulaşacağı güne kadar Allah’ın (c.c) bu İnkılabı muhafaza etmesini, dostlarına güç, kuvvet, sabır, uyanıklık ve zafer bahşetmesini, düşmanlarının ise düzenlerinin yıkılıp zelil ve hakir olmasını ve onlara şer ve fesatlarını uygulama fırsatı vermemesini diliyorum..
Siz değerli İnkılab dostlarına ve destekçilerine bir nebze de olsa buradaki coşkuyu ve manevi atmosferi aktarabilmişsem kendimi bahtiyar sayarım..
Selam ve Dua ile…