Mısır'ın önemli siyasi analistlerden biri olan ve Ehram Gazetesi'nin Uluslararası bölüm müdürü olan Usame El-Delil, Tesnim Haber'e bölgesel konularla ilgili bir röportaj verdi.
Aran Haber Agency: Mısır'daki Ehram Gazetesi yazarlarından ve analist Usame El-Delil, Recep Tayyip Erdoğan'ın Halep'te güvenli bölge oluşturulması yönündeki son açıklamaları, Musul savaşının Suriye krizine etkisi, Suudilerin Suriye'deki geniş çaplı müdahalesi, Suriyeli üst düzey bir yetkilinin Mısır'a ziyareti gibi bölgesel konularda, İran'ın yarı resmi haber ajansılarından Tesnim'e önemli açıklamalarda bulundu.
Arabistan'ın geleceğini son derece tehlikeli olarak öngördüğünü belirten Usame El-Delil, "Suudiler sadece Suriye'de değil, Irak'ta, Yemen'de, Libya'da ve Bahreyn'de de çok tehlikeli işler yapıyorlar. Bu politikalar Suudilerin çok ağır bedeller ödemesine neden olacaktır" ifadesini kullandı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın Halep'te güvenli bölge oluşturulması yönündeki son açıklamaları, Musul savaşının Suriye krizine etkisi, Suudilerin Suriye'deki geniş çaplı müdahalesi, Suriyeli üst düzey bir yetkilinin Mısır'a ziyareti ve bu ziyaretin mesajları Usame El-Delil ile gerçekleştirilen röportajın ana başlıkları.
-Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memlük'ün Kahire'ye gerçekleştirdiği son ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Usame El-Delil:
Mısır ve Suriye arasındaki koordinasyon ve iş birliği, yeni bir konu değildir. Bu ilişki ve iş birliği Suriye krizi başladığı günden şimdiye kadar devam etmektedir. Bu bağlamda Suriyeli herhangi bir yetkilinin Mısır'a ziyarette bulunması normal olarak değerlendirilmelidir. Ama mevcut şartlarda Ali Memlük'ün Mısır'a ziyarette bulunacağını açıklamasının çok değerli ve üst düzey boyutları bulunmakta ve çeşitli mesajlar taşımaktadır ve bunlardan en önemlisi Kahire'nin Suriye krizi konusundaki tutumunu açık ve kararlı bir şekilde açıklamasıdır. Kahire Suriye krizinin siyasi olarak çözülmesi seçeneğini tercih etmiş ve askeri seçeneğin, özellikle Suriye olmak üzere bütün bölge için yıkıcı ektileri ve sonuçları olması nedeniyle imkânsız olduğunu belirtmiştir. Mısır'da Suriye'nin teröristlerden ve milislerden temizlenmesi, ülkenin yeniden yapılandırılması ve bu ülkenin toprak bütünlüğünün, kurumlarının ve kuruluşlarının, egemenliğinin ve birliğinin korunmasını vurgulamaktadır.
Ziyaretin zamanının açıklanması Mısır'ın istikrarlı ve şeffaf duruşunun ne kadar ileri bir seviyede olduğunu göstermektedir. Bu ziyaret, özellikle terörizmle mücadele konusunda Mısır ve Suriye arasında güvenlik koordinasyonları ile ilgili çeşitli konuları kapsamasından ve Mısır ve Rusya Ordusunun Mısır çöllerinde terörizmle mücadele kapsamında gerçekleştirdikleri operasyonlarla eş zamanlı olmasından dolayı çok önemlidir. Hiç şüphesiz, terörizmle mücadele, terörizmin kökünü bölgede kurutma, bölgede yeni denklemler oluşturma ve teröristlerin hiçbir rolü kalmayacak şekilde, bölge ülkeleri için jeopolitik başarılar sağlama hedefiyle özellikle Rus askerlerinin ilk kez Mısır'da ve Afrika kıtasında bulunacağı, Mısır, Rusya ve Suriye olmak üzere üç ülkenin askeri tatbikatlarda bulunacağı dönemle eş zamanlı olarak gerçekleşecek olan bu ziyaretin önemli mesajları olacaktır.
-Ali Memlük'ün Mısır'a gerçekleştireceği ziyaret, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında Mısır'ın Rusya'nın tasarısını onaylamasının ardından Suudi Arabistan'a ikinci bir darbesi olarak değerlendiriliyor. Sizin bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
El-Delil:
Mısır'ın bölge konularına ve olaylarına karşı yaklaşımı darbe anlamı taşımamaktadır. Ben şahsi olarak bu kelimenin Mısır'ın dış politika ilke ve esasları için kullanılmasına karşıyım. Çünkü Mısır Araplığın kalbidir ve stratejik bir rolü vardır ve Arap dünyasında uyum ve dengeyi oluşturmaktadır. Mısır bir tarafla olan ilişkisini diğer tarafın söylemesiyle kurmuyor. Herkes Mısır ve Arabistan arasındaki ilişkinin asla Mısır ve Suriye arasındaki ilişkiyi bozmayacağını bilmelidir ve bunun tam tersi olarak ta Mısır ve Suriye arasındaki ilişki de Mısır ve Arabistan arasındaki ilişkiyi bozmayacaktır.
Mısır ve Suriye arasındaki ilişki eski ve stratejik bir ilişkidir ve dost ve düşman için bu açık bir konudur ama Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki ilişki fiili olarak krizlerle ve gerginliklerle karşı karşıyadır ve bu kriz, Mısır'ın Suriye krizi konusundaki tutumu nedeniyle yeniden canlanmıştır. Mısır'ın ilkesi, uluslararası kanun ilkelerine dayanmaktadır ve Mısır'ın rejimlerin zorla değiştirilmesini ya da bölgenin durumunu halkın iradesi, meşruiyetler ve demokratik yöntemler çerçevesi dışında değiştirmek için çeşitli eylemlerde bulunulmasını onaylaması mümkün değildir. Suudiler Mısırlıların duruşunu çok iyi biliyorlar. Eğer Suudiler Mısırlıların çok zor durumda olduğu dönemde Mısır'a yardımda bulundularsa, hakikatte Mısır'a yaptıkları bu yardımlar kendilerine yaptıkları yardımlardı. Çünkü bu yardımlar ülkelerinin mili güvenliğini korumak içindi.
Suudi liderler yardım ve satın alma konusu arasında fark olduğuna dikkat etmelidir. Çünkü müttefiki olan bir ülkeye krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde yardımda bulunmak, o ülkenin siyasi iradesini satın almak anlamına gelmez ve bu iki konu birbirinden çok farklıdır. Böyle bir şey asla olmamış ve olmayacaktır. Suudiler Mısır'ın siyasi iradesini satın almamıştır ve asla da Mısır'ın kararlarını kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiremeyeceklerdir. Bu yüzden Mısır'ın tutumu ve duruşu, Suudilere, Katar'a ya da Türkiye'ye bir darbe olmuştur sözü hakikatle çelişmektedir. Mısır'ın dış politikası derin bir politikadır, bir ağırlığı vardır ve değerlidir ve Mısır'ın hiçbir şart altında Suriye ile olan ilişkisini Suudilere ya da başkalarına manevra yapmak için kullanmasına imkân yoktur.
-Acaba gelecek dönemlerde Mısır'ın Suriye'ye doğru ilerlemesi ile eş zamanlı olarak, Suudilerin geri çekilişine şahit olacak mıyız ya da bu ilerleyiş Suudilerin Yemen krizine daha fazla müdahalede bulunmasına neden olacak mı?
El-Delil:
Aslında şunu söylemek gerekir ki, Suudiler sadece Suriye'de değil, Irak, Yemen, Libya ve Bahreyn gibi birçok bölgede de tehlikeli işlere el uzatmaktadır. Bu politikalar Suudilerin ağır bedeller ödemesine neden olacaktır. Suudilerin bu ülkelerin iç işlerine müdahalede bulunmasının bedeli çok ağır olacaktır. Suudiler de kendi ulusal güvenlikleri ile hiçbir ilgisi olmayan konulara karışmalarının bedelini ödeyeceklerini çok iyi biliyor ve anlıyorlar.
Bu müdahaleler tehlikeleri arttırmış ve Suudi hükümetini tehdit etmektedir ve Suudilerin askeri, siyasi, ekonomik durumu için son derece tehlikeli etkileri ve sonuçları olacaktır. Şu an Suudilerin kısa vadede yenilgiler ve kayıplar yaşadığına şahit oluyoruz ve bunların uzun vadede etkileri ve sonuçları olacaktır ve bu sonuçlar bölgeyi de etkileyecektir. Aslında Suudilerin bölgenin politikasına ve güvenliğine sayısız zararı olan bu politikalarının gölgesinde, Arabistan'ın geleceğine dair ümitli değilim.
-IŞİD'in Musul'dan Rakka'ya geri çekilmesinin etkileri ve sonuçları ve bunun Suriye krizine olan etkisi hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
El-Delil:
IŞİD teröristlerinin Musul'dan Rakka'ya doğru geri çekilme operasyonları endişe vericidir ve maalesef bu durumun asıl nedeni ve müsebbibi Türkiye'dir. Türk askerlerinin Irak'ta bulunmasının asıl amacı ne Türkiye menfaatleri için ne de Musul'u kurtarma operasyonları içindir. Onların Irak'ta bulunmasının asıl amacı, IŞİD'i desteklemektir. Türkiye'nin niyetinde samimi olmadığını önümüzdeki günlerde bütün dünya anlayacaktır. Onlar Musul topraklarına Osmanlı'dan kalan bir Türk toprağı olarak bakıyorlar ve bu durum çok tehlikelidir. IŞİD Türkiye'nin itaatkâr bir askeridir ve bu durum da çok tehlikelidir.
-Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Halep'te beş bin kilometrekare genişliğinde güvenli bölge oluşturulması yönündeki açıklamaları ve bu durumun Halep'teki askeri operasyonlara etkisi hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
El-Delil:
Erdoğan her ne kadar Halep'te güvenli bölge oluşturulmasının uçakların bu bölgede uçmasının yasak olduğu anlamına geldiğini söylese de bu konu uluslararası kanunlara aykırıdır. Çünkü Suriye'nin ulusal egemenliğini ihlal etmek demektir.
Erdoğan Suriye'ye emrivaki yapmak istemekte ve içi boş ve gözleri boyamak için konuşmalar yapmaktadır. Benim değerlendirmem Erdoğan'ın sözlerinin çok ciddiye alınmaması ve önemsenmemesidir. Maalesef uluslararası toplum, Türkiye'nin bölgenin durumunu karıştırmasına ve uluslararası kanunları Irak ve Suriye'nin egemenliğini ihlal ederek ayak altına almasına izin verdi ve Türkiye'nin bütün bu eylemleri karşısında uluslararası toplumun sessiz kalması onların da Türkiye ile iş birliği içerisinde olduğunu göstermektedir.
FHA