Son zamanlarda ülke siyasetinin gündemine oturan konulardan biriside “Türkiye Şangay İşbirliği Örgütüne” katılacak mı? Türkiye AB’ye sırt dönecek mi? Yüzyıllardır süren Batıcı siyasi yönetim tarzı sona erecek mi?
Aran Haber Agency: Son zamanlarda ülke siyasetinin gündemine oturan konulardan biriside “Türkiye Şangay İşbirliği Örgütüne” katılacak mı? Türkiye AB’ye sırt dönecek mi? Yüzyıllardır süren Batıcı siyasi yönetim tarzı sona erecek mi?
Şangay 5’lisi diye bilinen blok 1996 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Şangay şehrinde Çin, Rusya, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan tarafından kuruldu. 2001 yılında Özbekistan’ın katılımıyla “Şangay İşbirliği Örgütü” ismini kullanmaya başladı.
Şangay 5’lisinin kurulma amacını ise 2007 yılında Bişkek’te yapılan zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin, “Tek kutuplu dünya kabul edilemez.” Diyerek bu örgütün ABD’nin dünya’ya tek başına hâkim olma anlayışına tepki ve rakip olarak kurulduğunun anlamaktayız. Toplum tarafından az bilinen ya da neredeyse hiç bilinmeyen bu örgütün yapısı incelendiğinde çatısı altında bulunan ülkeler insanları düşündürmektedir. Nitekim üyeler dışında İran, Afganistan, Hindistan, Moğolistan ve Pakistan gözlemci üye olarak görev yapmaktadır.
Şangay 5’lisi hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Dünya siyasi gelişimine dair birkaç şey diyerek devam etmek istiyorum. Dünya üzerinde yer alan ülkelerin neredeyse tamamı silahlanma yoluyla kendi güvenliklerini sağlamaya çalışmaktadır. Bu ülkeler arasında en fazla silahlanmaya giden ülkeleri incelediğimizde sırasıyla ABD, Rusya, Çin ve Hindistan en önde gelen ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu istatistiği dikkate alırsak yeni küresel savaşın temel merkezi Orta Asya coğrafyası olacaktır. Dünyanın giriştiği bu silah yarışından AB ülkeleri yetersiz kalmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise AB üzerindeki ABD’nin güç faktörüdür.
Rusya, genel manada emperyazlime karşı olan bir devlet değildir asıl amaç sömürgecilik faaliyetlerinin sadece ABD eliyle yapılmasına karşı çıkmaktır. İşte bu noktada Şangay 5’lisinin işlevi ABD’nin tek başına dünyanın hâkimi olmasına karşı çıkmaktır. Putin’in “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” sözüne bunun en büyük senedidir.
Türkiye’nin AB mi Şangay 5’lisi mi arasındaki tercihi zorunlu bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır. AB’ye siz bizi oyalarsanız bizde rakiplerinizle hareket ederiz tepkisi olarak yansımaktadır. Bu bize I. Dünya savaşında Osmanlı Devletinin İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa) tarafından kabul edilmemesi üzerine İttifak Devletlerine (Almanya, Bulgaristan) tarafına geçmesini hatırlatmaktadır. Kısa bir zihin hareketiyle şunu diyebiliriz;
“Batılılar, kendilerine yem edecekleri ülkeleri kendi aralarına almamaktadır. Bunun yerine sürekli göz önünde tutmak için oyalama yöntemini kullanmaktadır.”
Türkiye Cumhuriyetinin bu noktada yapacağı tercih sadece silahlanma yarışındaki partnerini seçme konusuyla sınırlı değildir. Bunun yanında ekonomik ve kültürel bir tercih olacaktır. Türkiye, AB ülkeleriyle 64 milyar dolarlık ihracat yaparken bu oran Şangay ülkeleriyle 7,5 milyar dolar ihracat yapmaktadır. Türkiye’nin son dönemlerde yaşadığı ekonomik durumları da düşünürsek bu konunun Cumhurbaşkanın söylemiyle gerçekleşmeyecek kadar derin ve önemli bir konudur.
Muhammed Sami
tesnim