Ortadoğu ve siyasi konular uzmanı Seyyid Hadi Efgahi konuyla ilgili olarak, ‘bu zirvenin düzenlenmesinin amacı Suriye’deki ateşkesi daha çok sağlamlaştırmaktı ve bu zirveden sonra siyasi görüşmelerin sağlanması da mümkün olabilir’ değerlendirmesinde bulundu.
Aran Haber Agency: Ortadoğu konuları uzmanı Seyyid Hadi Efgahi iran basınına verdiği röportajda Astana Zirvesinin boyutları ve Suriye’nin siyasi geleceği hakkında konuştu ve şunları söyledi: ‘Eğer bölge olaylarına bakacak olursak, Astana Zirvesinin birçoklarının düşündüklerinin aksine bir güvenlik zirvesi olacağını söyleyebiliriz. Bölgede hâkim olan atmosfer ve teröristlerin yenilgisine sebep olan gelişmeler dikkate alındığında silahlı gruplar bölge ve dış ülkelerin desteğini kaybettiler ve Halep’in kurtarılmasından önce sorgusuz sualsiz bir şekilde çeşitli alanlarda teröristlere hiçbir yardımını esirgemeyen ülkeler şimdi bu gruplarla sadece ilişkilerini azaltmakla kalmadılar, yenilgiden dolayı da bir izolasyona uğradılar.’
Seyyid Efgahi Astana Zirvesinden güvenlik kokularının geldiğine değinerek şu hatırlatmalarda bulundu: ‘Lavrov’un ve diğer kişilerin de itiraf ettikleri gibi, bu zirvenin düzenlenme amacı daha çok Suriye’deki ateşkesi sağlamlaştırmaktır ve siyasi görüşmelerin de bu zirve sayesinde gerçekleşmesi mümkün olabilir. Ateşkes şu açıdan çok önemlidir; eğer muhalif ve ılımlı gruplar siyasi görüşmelere yönelir, silah taşımaya ve silahlı çatışmalara girmeye devam etmez ve bütün ateşkes kurallarına riayet ederlerse, onları müzakere masasına çağırma ihtimali fazlalaşacaktır.
Mevcut şartlarda istenilen bir sonuca ulaşılması için katılımcı ülkelerin Cenevre müzakerelerini takip etmesi gerekir, Astana Zirvesine katılacak olan muhalif ve silahlı grupların temsilcileri hala belli değil. Ahrar-ı Şam gibi gruplar da ilk başta müzakereleri kabul edip belgeleri imzaladılar ama sonra müzakerelere katılmayacaklarını açıkladılar. Bu yüzden bu toplantının bir çıkışı olacağı konusunda çok fazla umutlu olmamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu zirve Suriye’nin güvenlik ve askeri durumunun siyasi bir aşamaya geçmesi için bir deneme olabilir.’
Bu Ortadoğu uzmanı Astana Zirvesindeki diğer bir önemli konun da İran’ın Amerika’nın bu toplantıya katılmasına karşı çıkması ve tepki göstermesi olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Kazakistan’ın ev sahipliği yaptığı ve davetlilerin Rusya tarafından desteklendiği bu zirveye Amerika’nın katılmasına İran karşı çıkmış ve karşı çıkmasının nedenlerini de açıklamıştır.
Astan Zirvesinde İran veto hakkında sahip olmamasına rağmen, müzakerelerin ilerleyiş sürecinde sorunlar çıkma ihtimalinin bulunması ve aynı zamanda Amerika’nın daha önceki müzakerelerde de sabıkası olduğu gibi, bu zirvedeki varlığının süreci teröristlere doğru değiştireceği nedeniyle, Amerika’nın Astana Zirvesine davet edilmesine karşı olduklarını açıkladılar ve bu da İran’ın Suriye krizinin çözümündeki yerini göstermektedir. Aslında çatışma halindeki bütün taraflar İran’ın varlığını ve İran’ın Batı Asya’daki krizlerin çözümündeki ana sütunlardan biri sayıldığını itiraf ediyorlar ama tüm bunlara rağmen ben Astana Zirvesinden çok önemli bir sonuç alınacağına inanmıyorum. Eğer daha düzgün bir şekilde ifade edecek olursak şunu söylemeliyiz ki, mevcut gidişat bu zirvede ateşkes anlaşmasına devam edilmesi ve ateşkes kuralları konusunda karşılıklı iyi niyetlerin ve görüşlerin belirtilmesi dışında önemli olayların ve sonuçların yaşanacağını göstermiyor.’
Seyyid Efgehi İran’ın bazı silahlı grupların muhalifler olarak kabul edilmesi konusunda politikasını değiştirmesi ile ilgili olarak şunları söyledi: ‘İran İslam Cumhuriyeti Suriye krizinin başından itibaren siyasi müzakereler ve Suriye- Suriye görüşmeleri konusunu vurguladı ve bunun Suriye krizinin tek çözüm yolu olduğunu belirtti ve İran’ın yaklaşımının her zaman siyasi bir yaklaşım olduğunu gösterdi. Silahlı grupların muhalifler olarak kabul edilmesi hakkında ise şunu söylemek gerekir ki, bu gruplar, ateşkesi kabul ettikleri ve silahlarını bıraktıkları farz edilerek Astana’ya davet edildiler. Bu şartlarda askeri çatışmalar tek edilmiş olur ve İran artık silahlı askeri bir grupla taraf değildir ve hiçbir silahlı grupla müzakere masasına oturmuş sayılmaz.’
Bu Ortadoğu konuları uzmanı Beşşar Esad’ın da bu konuyu vurguladığını belirterek röportajına şöyle devam etti: ‘Beşşar Esad da defalarca bu konuyu vurguladı ve eğer silahlı gruplar silahlarını bırakırlarsa ve siyasi görüşmelere hazır olurlarsa, Suriye Hükümetinin de onlarla müzakerede bulunmaya hazır olduğunu söyledi. Bu konu Şam Hükümetinin savaşın, kan dökülmesinin ve Suriye’nin alt yapısının daha fazla tahrip edilip yıkılmasının devam etmesini istemediğini göstermektedir. Şu an İran’ın planına dayalı Suriye- Suriye görüşmeleri şekillenmektedir.’
Seyyid Efgahi Rusya’nın Amerika ve Trump Hükümetinden bir heyeti de Astana’ya davet etmesine değinerek şunları söyledi: ‘Ruslar uluslararası bir oyuncudur ve Amerikalıların işe katılmazlarsa oyunun kurallarını değiştireceğini çok iyi bilmektedir. Amerika’nın bu gücü de Suriye’deki nüfuzundan ve doğrudan ve dolaylı olarak IŞİD, El-Kaide ve Kürtlerle olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Eğer Amerika Suriye'de oyunun kurallarını değiştirmek isterse, gelecekte Rusya’nın planlarını da ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakacaktır. Ruslar dengeleri korumaları gerektiğine ve Amerika ve Suriye krizindeki diğer tarafları memnun kılmaları gerektiğine inanıyorlar ve bu bağlamda Erdoğan Suriye’ye asker gönderdiği zaman onları hedef almadılar. 1300’den fazla askeri mensubunu Suriye topraklarına gönderen Erdoğan aynı zamanda Özgür Suriye Ordusundan beş binden fazla teröristi de destekledi. Bu destek onların Cerablus’tan Halep’in kuzeydoğusundaki stratejik şehirlerden olan El-Bab yakınlarına kadar ilerlemesine neden oldu.’
Seyyid Efgahi siyasi müzakerenin ayrıcalık ilişkisi demek olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Ayrıcalık vermediğin sürece, kimseyi müzakere masasına getiremezsin. Müzakerelerdeki şart şudur; bir ayrıcalık verirsin ve bir ayrıcalık alırsın ve eğer böyle olursa müzakereler sözlerimiz ve isteklerimiz doğrultusunda ilerler ve eğer karşı tarafa hiçbir ayrıcalık vermezsek savaş devam eder. Halep olayından sonra bu imkân oluştu ve verilen en asgari ayrıcalıklarla Suriye sorununu en nihayetinde çözecek olan silahlı bir aşamadan askeri bir aşamaya geçildi.
Halep’in kurtarılmasından sonra Türkler teröristlerle işlerini bitirdiler ve öte yandan Trump, Başkanlık töreninde ve seçim kampanyalarında yaptığı konuşmalarda IŞİD, El-Kaide ve radikal İslami gruplarla mücadele edeceğinden bahsetti. Halep zaferinden sonra Arabistan, Katar ve Siyonist Rejim de izolasyona uğradı. Hatta Güvenlik Konseyi, Halep’in doğusu kurtarıldığı zaman dört defa acil toplantı düzenledi. Bütün bu konular yan yana getirildiğinde görülen şey şu ki, terörist gruplar ve bu grupların bölgesel ve yabancı destekçileri Suriye’nin geleceğinden ve kendilerinin bölgedeki durumundan ciddi bir şekilde korkuyorlar. Bu şartlarda en asgari ayrıcalıklarla askeri aşamanın siyasi bir aşamaya doğru değiştiğine ve Astana Zirvesinin bu konu için bir hazırlık olduğuna şahit olunabilir.’
TESNIM