İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı: Bu sistem darbeleri yapıyor, referandum sonrası Kemalist ruh silinecek. CHP’nin en çok korktuğu konu da bu. Bizim halkımızın %70’i muhafazakar, bundan sonra artık solcu laik birinin gelmesi mümkün değil.
Aran Haber Agency: İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal geçen hafta İran'a gerçekleştirdiği ziyaret esnasında Tesnim Haber Ajansını ziyaret ederek, Türkiyenin iç ve dış siyaseti ile ilgili sorularımızı cevaplandırdı.
Ahmet Uysal ile yapılan röportajın 1. Bölümü:
Tesnim: Hükümetin FETÖ ile paralel yürümesi ve özellikle istihbarat olmak üzere FETÖ’nün devletin organlarına bu kadar sızmasını, AKP’nin içinde böyle etkili olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uysal: Öncelikle FETÖ, AKP ile başlayan bir cemaat değil. Normal cemaat görüntüsünde diğer cemaatlerden farklı olmayan bir cemaati fakat daha sonra anladık ki bunların siyasi bir hedefi var.
AKP de her hükümette olduğu gibi ister sağcı olsun ister solcu olsun her cemaatle iyi geçindi ve bunlarda kendine yer açtı ama biliyorsunuz ki Türkiye’de bir Kemalist, laik İslam’dan hoşlanmayan bir yapı vardı her zaman bunlar muhalif İslami gruplara yolu kapattılar ama bu cemaat siyasetle uğraşmayan daha böyle sivil görünüm gösterdiği için ve özellikle daha çok eğitim, yardım gibi konulara da el attığı için biraz hoş karşılandı AKP öncesinde de büyüdüler. 28 Şubat darbesinde Erbakan’a yapılan ve diğer dini gruplar bastırılırken her türlü engel çıkarılırken bu grubun önü Ecevit tarafından çok rahat bir şekilde yeniden açıldı. AKP gelince AKP tabi bütün gruplara fırsat verdi İslami gruplara bunlar zaten güçlüydü ve bu alanı kullandılar. Ekonomik, eğitim alanında vs. Zaten AKP’nin başarısı birazda toplumsal sınırlamaları azaltıp biraz kalınmaya katkı yapacak şekilde mesela biri hastane açmak istiyorsa ona biraz imkan sağlıyor veya mesela eğitime okul açmaya fırsat veriyor ki okul açsınlar devletin yükü biraz da olsa azalsın diye düşündü. Bunlarda var olan bir hareket olduğu için, eğitimde de yaygın oldukları için ve bu alanda da iyi kullandılar. Esas buradaki şey münafıklık var. Diyorlar ki bizim siyasetle işimiz yok. Hükümette diyor ki madem siz sivil toplumsunuz, bizde yardım edelim. Bunlar onu suiistimal etmiş oluyorlar yani kendisi yayılırken diğerlerinin alanını kaplayıp fırsat vermek istemeyen bir yapı buda dışarıda olmasından ya da belki laik İslam diyebileceğimiz tahrif edilmiş İslam’ı biraz da protestanlaştırılmış gibi bir anlayışı yaymak istedikleri için dışarıdan görüyorlar başka birçok ülkede okul açtılar İngilizce eğitimi veriyorlar vs. bu sayede sivil toplum olarak yayıldılar ve AKP olarak da belki çok dikkat etmedi kendi aleyhlerine bir darbe yapacak bir niyette olacaklarını tahmin etmedi. Yani burada bunların ama tabi Müslüman iyi niyetli Müslüman bunu yapar Müslüman Müslümana güvenmek zorunda bir yerde Müslümanın münafıklık yapacağı veya gidip kendisini arkadan vuracağını düşünmediler böyle bir güçlenmesine yardımcı oldu Türkiye zaten güçlendi ekonomik olarak, dış ticarette vs. Bir şeyde bunlar hegemonik yani başkalarına, her alanda tehdit yerine geleceğini beklemiyorduk mesela Türkiye’de bir laik burjuvazi var TÜSİAD veya muhafazakar bir burjuvası var MÜSİAD bunlarda ikisine katılmıyorlar ve her yerde İslami gruplara katılmıyorlar ve hatta onu ele geçirmeye çalışıyorlar böyle bir hegemonik yapısı var hükümetle araları niye bozuldu? Hükümet bunlara bakanlık verdi imkanlar verdi ama bunlar sonunda her şeyi kontrol etmek istediler. Hatta polis istihbaratı bunlardan birisiydi ve yani sanki müttefik gibi hükümetlerle bunlar askeri istihbaratla MİT başkanlığını da istediler ve tabi vermeyince AKP bu kez buna karşı cephe alıp bunu düşürmeye çalıştılar ve daha sonra bunu hükümete karşı yaygınlaştırdılar. Hükümette bunları esas tabanı olan eğitim alanının gücünü kırmaya çalıştılar eğitim bunlara hep açtığı özel okullar hem eleman kazandırıyor hem de para kazandırıyor. Çünkü insanlar çocuklarını okutmak istiyorlar, askeri okullar yaptılar vs. Bir şeyde de soruları çaldılar. Hegemonik olduğunu şöyle görüyoruz ki üniversite rektörünü cemaatten birini atadıysa, çaycısını, elamanını, güvenlik görevlisini hepsini bu cemaatten atıyor. Yani hiç diğer gruplara diğerleri Müslüman değilmiş gibi fırsat vermiyorlar. Bu yapı zaten belli bir taban kendi cemaatleri büyüse de toplumda karşılık görmedi o yüzden destek bulamadılar diğerlerini dışladıkları için özünde bunlar bütün Türkiye’yi yönetmek istiyorlardı hatta içeriden belki Amerika adına batı adına bu Türkiye’yi ele geçirmeye çalıştılar. Buna da Türk halkı engel oldu.
Tesnim: Sayın Erdoğan’ın bir açıklaması vardı “neyi istediniz de yapmadık” dedi ama bunlar darbe girişiminde bulundular. Hükümet ve AKP niçin bunları bir tehlike olarak görmedi?
Uysal: Ama hiçbir grubu tehdit olarak görmedi laik gruplarda var, İslami gruplarda. Sonuçta eğer silah kullanmıyorsa, devlet bir yere kadar tehdit görmüyor zaten, bunları toplumun bir parçası olarak düşündü. Yani burada hatadan çok iyi bir niyetten kaynaklanan bir durum var. Gelin beraber çalışalım denildi arkaya döndüğünüzde bunlar, Müslümandan beklemeyen veya gayrimüslim de olsa beklemediğin bir iş yaptılar. Buda hükümet için ayıplanacak bir şey değildir. Müslüman Müslümanın dediklerini kabul edecektir. Ama ihanet veya arkadan vurmayı kimse beklemiyordu.
Tesnim: Şimdi Türkiye’de böyle bir beklenti var FETÖ’nün elinden alınan yeler başka bir cemaatlere veriliyor başka cemaatlerden de böyle bir şey bekleniyor mu? Böyle bir tehlike var mı?
Uysal: Yok! Dediğim gibi her cemaat aslında her gruba yani laik olsun dindar olsun Kürt veya Alevi olsun öyle ekstra bir ayırım yok ama bir grup böyle hegemonik ayırım diğer grupları ele geçirmeye çalışacağından bundan sonra böyle daha fazla dikkat edilir. Böyle bir tehlike veya hata sıkıntı yaşandı, kaza oldu artık bir daha yaşanmasın diye hani bir grubun bir bakanlıkta bir kurumda tamamen böyle güçlenmesi engellenir ve daha fazla bir dengeye dikkat edilir. Ama öyle de bir grup yok Fethullah Gülen gibi böyle hem çok güçlü hem çok planlı, arkasında dış destek olan bir tehdit oluşturacak grup yok. Sivil toplum, her toplumun önemli parçasıdır gelişmiş toplumun da bir parçasıdır. Bazen devletin gidemediği bir yere hayır kurumları gidiyor. Fakirine yardım ediyor, çocuğuna burs veriyor bunların hepsini yasaklayamazsınız bunlar faaliyetlerini devam ettirecek ve devletin işini kolaylaştıracaktır ama bir grubun her şeyi böyle ele geçirmesine bundan sonra fırsat verilmez. Zaten öyle bir tehlike görmüyoruz ama daha da dikkat edilecektir.
Tesnim: Sanki bu yol devam ediyor Mahmut Efendi tarafından. Bu doğru mudur?
Uysal: Yok! sivil grup olarak, hayır grubu olarak çalışıyorlar bunlara yakın insanlar hükümette de çalışıyorlar. Üniversitede de olabilir ama özel bir sistematik bir tehdit görmüyoruz. Bu grup özel hormonlu, dış destekli bir gruptu. Bu grubun hormonlu olduğunu şuradan örnek verelim bir sürü cemaat var yani nadiren bir cemaatin radyo kanalı var TV kanalı olabilir. Bir kaç gazetesi de olabilir bunların on tane gazetesi, kanalı vardı, on tane radyo kanalı vardı hormonlu olduğu buradan belliydi. Böylece anormal bir şekilde büyütüldü dış destek sayesinde. Belki içeride de önü açıldı ama buna benzer başka bir yapı yok şu an yani.
Tesnim: Gülen karşıtlığı 2013 de mi başladı?
Uysal: Esas olarak 2012 de başladı sürtüşme. Ama 2013’ün sonunda bahsettiğimiz askeri istihbarat veya genel MİT’in başkanlığından sonra onu hapse atmaya kalktılar, çünkü polis de yargıda asker içerisinde bunlar yayılmış durumdalardı ama ondan sonra mücadele başladı. 2013 sonunda bunlar 17 Aralık dediğimiz yolsuzluk dosyası getirdiler hükümeti zor duruma düşürmek için 30 Mart 2014 te yerel seçimlerle Türk halkı bunu reddetti yani hükümete destek verdi. Şöyle düşünün bir tarafta kendini din adamı olarak gösteren ve kendini doğru gösteren hayır işi yapan bir lider, kişi diğer taraftan da siyasi bir kişi yolsuzlukla suçlanan kişi ikisi karşı karşıya geldi ve 30 Mart seçimlerinde halk isteseydi hükümeti cezalandırabilirdi ama ciddi destek verdi. Bu ihanetle ilgili çok fazla deliller var mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi bunlara; bina, yurt, okul vermiş ciddi imkanlar sağlamış. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Genel Sekreteri, yanında yardımcısı ve bütün sırlarını her şeyini biliyor ama 17 Aralık çıktıktan sonra muhalefete çalışıyor ve istifa etmiyor yani bu adam cemaatten olduğu için buna ihanet ediyor ve istifa etmeden bununla çalışıyor.
Tesnim: Ama Genelkurmay Başkanı’nın kozmik odasına kadar uzanabiliyorsa burada bir sistematik sorun var demektir.
Uysal: Sistematik sorun olabilir ama Türkiye’de biliyorsunuz darbeler tek değildir 10 yılda bir darbe yaptılar. Bu bir korku ve alışkanlıkta oldu AKP geldiğinde Ergenekon diye bildiğimiz yapı, bir kaç kez darbe yapmak istedi. Ama bütün komutanlar, özellikle Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök darbeci değildi AKP ilk geldiği zamanda itiraz etmedi, karşı çıkmadı. Daha sonra da bu darbe isteyenlere pek fırsat olmadı ama içeride darbe isteyen generaller, komutanlar vardı. Bunların çoğu da eski Kemalist komutanlar ve Ergenekon’culardı. Türkiye’de daha zaten 98’de darbe oldu AKP 2001’de geldi ve 2007’ye kadar darbe olur diye korkuyla yaşadı. Bakın daha 2016’da darbe yapmaya çalıştı adamlar dolayısıyla bu teyakkuz endişe her zaman vardı. Darbe sadece FETÖ’den gelmedi ondan önce solcu diyeceğimiz Ergenekonculardan, Kemalistlerden geldi.
Tesnim: Bu bahsettiğiniz komutanlar Ergenekon’u, FETÖ’nün bir komplosu olarak değerlendirdiler?
Uysal: Yok Öyle değil! Bunlar geri gelmek kendilerine yer açmak için öyle diyorlar. Ergenekon’u şöyle anlayın Ergenekon klasik Kemalizm üstüne bir de solcu şırınga. Yani klasik Kemalizm biraz daha Baas gibidir. Ergenekon biraz daha; solcu, sosyalist ve komünisttir. Perinçek grubu buna böyle bir aşı yapmıştır. Ve bunlar darbe teşebbüsüne bulundular. Nasıl anlıyoruz bunu? Genelkurmay Başkanı emekli olduktan sonra Hilmi Özkök dedi ki ben iki tane darbe planından haberdardım. Genelkurmay Başkanı, plan yaptıklarını biliyor ama engel oldum dedi. Başka daha fazla var mıdır? Vardır. Ama Fethullah Gülen’de hükümetle beraber bir araya geldiğinde bunu kullanıp kendine yol açmak için biraz abartmış olabilir.Ergenekon darbe teşebbüsü vardı. Ve olması da mümkün değil çünkü birçok darbe yaşandı. Her on yılda bir darbe yapanlar bu Ergenekoncuların babaları.
Ama bugünde yani FETÖ'den kurtulurken tekrar Ergenekoncu, darbeci zihniyeti bizim tekrar başımıza getirmemiz doğru olmaz. Yani şuanda tabi onlar biraz masum ve mağdur durumda duruyorlar ama doğru değil. Biz başörtüsü serbestisini 2010’da kabul ettik 4 komutan birden istifa etti. Neden istifa etti? Hükümetin yani Ak Parti'nin atamalarını beğenmedi içerde. Amerika'da felan böyle bir şey yok, dört komutan birden istifa edecek eğer güçlü olsalardı darbe yaparlardı, eskiden böyle bir şey var. Hala da mesela daha geçen hafta başörtüsü orduda serbest bırakıldı, ordu içeresinde bunu sindiremeyen, bundan rahatsız olan kafalar var çünkü kafa bir günde değişmez. Bunlar Kemalist laikçe yetiştiler, bunu iyi görmek lazım yani daha önce döven yani millete sopa atan, milleti döven vatandaşlar daha sonra kendileri sopa yiyince işte biz mağduruz diye şey yapmasınlar yani bunlar 60'dan bu yana darbe yaptılar. Menderes'i indiren de bu yine Kemalistler 70'de, 80’de Türkiye'de hep Kemalistler darbe yaptı, ama bunu bazen İslamcılara karşı yaptılar bazen solculara karşı yaptılar. Darbeyi hep Kemalistler yaptı. Bu son FETÖ darbesi aslında ondan farklıydı yani Türkiye'de bir anlamda ilkti, farklı bir grup.
Tesnim: Şimdi Türkiye'de FETÖ'den dolayı çok büyük tutuklamalar var, gözaltına alınmalar var. FETÖ'ye bağlı olan herkes tutuklanıyor fakat siyasilere yönelik hiçbir şey yapılmadı. ByLock sistemi kullanan siyasiler var. FETÖ'nün siyasi koluna karşı ne zaman operasyon yapılacak ve niçin bu kadar gecikiyor?
Uysal: Siyasi kanadı bu geçen dönemki seçimlerde zaten ciddi bir tavsiye gördü, kalmışsa bile tek tük kalmıştır yani onlarda zaten kendini gizleyebilen çok usta adamlardır. Ama hani böyle siyasette zaten hani 4 sene oluyor şimdi, 4 senede bir mücadele olduğu için mesela Bülent Arınç vardı eski meclis başkanı, bazı FETÖ'ye yakın milletvekilleri vardı çoktan zaten kimisi zaten kendisi ayrıldı parti kurdu vs bilmem ne kimisi de son adaylıklarda parlamento seçimlerinde ciddi şekilde uzaklaştırıldılar, listeye alınmadılar.
Tesnim: Bülent Arınç FETÖ'den miydi?
Uysal: Tabi. FETÖ'ye yakındı hatta Pensilvaya'ya da gitti.
Tesnim: Ahmet Davutoğlu Bey de Pensilvanya’ya gitti.
Uysal: Gitti onlar ama ilişkiler iyiyken hani giden gelen çok belki o zaman sorun değildi de ama daha sonra tavrını FETÖ'den yana koyan veya net tavır almayanları zaten mesela bakan var eski Gençlik Bakanı Sadullah Ergin gibi, bunlar hep temizlendi. Bu söylem yani bu hükümet herkesi temizliyor ama siyasetçilere dokunmuyor söylemi biraz sanki bu mücadeleye kasıtlı bir şekilde gölge düşürmek için yapılıyor. Çünkü mücadele gerçekten büyük ve bu büyük bir kütleyi ayırmak lazım ama mesela öğretmenler konusu var onu özellikle söylemek lazım FETÖ eğitim üzerine kurdu sistemini bunların üzerine gidiliyor. Mesela hükümet 2014'te Bank Asya’ya baskın yaptığı zaman bir haftada 20 bin TL toplamışlar öğretmenler. Çok büyük para yani 7 milyar dolar para toplamışlar toplumdan. FETÖ'yle mücadele dediğimiz kriterler arasında mesela ByLock var, Bank Asya'ya para yatırması var.
Safını belli etmiş oldu çünkü bu böyle münafık gizli bir örgüt olduğu için biraz Masonik bir özelliği de var yani bilemiyorsun adam sana geliyor İslamcı gibi konuşuyor öbürküne gidiyor Ak Partili gibi ötekine gidiyor MHP’ye gidiyor mesela, Saadet Partisi'ne gidiyor onlar gibi konuşuyor, ayıramazsın yani ciddi bir nifak söz konusu ve ancak bu tip yani somut örnekler var. ByLock'ta da yani orda esas bilgisayarı ele geçiriyor devlet, orda zaten 40-50 bin kişiyi ele geçiriyor. Mesela çocuğunu FETÖ okuluna göndermiş kendisi oradan mezun olmuş böyle bir sürü kriter var bunların bir çoğu birleştiğinde ona göre bu durum oluşur.
Veya diyelim ki adam orda kalmış ama 17 Aralık sürecinde bırakmış cemaati başka da bir ilişkisi olmamış bıraktığını ilan etmiş ve bu yapıyı eleştirmiş ise ona dokunmuyorlar. Bir sistematik hükümet var bunları bir araya getirip sonuç çıkaran.
Bu merkezi sınav sisteminde memur olmak için bunlar ele geçirmişler soruları, hatta benim kendi hoca arkadaşım bir binada sınav sorumlusuydu (sabah gazetesi de yayınladı o belgeyi) kendi dostum yalan söyleme durumu yok. Binada bir adamı yakalıyor yanında sorular bazı kelimelere ayrılmış ve cevap şıkları var yani bu sorular artık basılmış basımdan sonra kendi içlerinde sorular ayarlanmış sıraları değiştirilmiş cevap anahtarlarıyla birlikte orda yer alıyordu. Bu şekilde o olayların içerisinde o dershanelere giden eş dost akraba kim var ise 100 tam puan almış. Biz halk olarak o dershanedeki eğitimin başarılı bir eğitim olduğunu sanıyorduk hâlbuki bunlara sorular veriliyormuş ve başarıları bu şekilde oluyormuş.
Şimdi devam eden bir mahkemeden bir örnek verelim: Bir karı-koca önceki sınavdan 40 almış sonraki sınavdan 100 almış şimdi bu tip kurgusal olabilecek olaylar inceleniyor ve kanıtlar çıkıyor ortaya ve mahkemeler bu kanıtlarla oluşturulacak duruma geldi.
Ama bu eğitim sistemi bu işin bel kemiği. Bunlar mesela senin çocuğunu alıyor asker mi olacak polis mi olacak akademisyen mi olacak tüccar mı olacak bunlar karar veriyor, öğretmenler masum neden atılıyor diye bir düşünce akla gelmesin çünkü sistemi oluşturan bunlar.
Tesnim: Bunları Amerika’nın desteklediği herkes tarafından biliniyor ve Türkiye’de bir anti Amerika tutumu oluştu. Türkiye’deki bütün sorunların arkasından ABD çıkarken her konuda İran suçlanıyor bunu nasıl görüyorsunuz ve bu bağlamda Türkiye, Amerika ve İran ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uysal: Öyle siyah beyaz bir tutum yok, İran’a karşı öyle olumsuz bir durum yok tek-tük bazı durumlar olmuş olabilir.
Türkiye halkı İran konusunda hala olumlu düşünüyor ama bu Suriye durumu sizin gördüğünüzden çok farklı bir durum.
Şimdi Türkiye’de iki türlü yaklaşım var birincisi dediğiniz çok olumsuz bir İran algısı var gibi duruyor fakat böyle bir durum yok. Olumlu yorumlarda var nötr durumlarda var olumsuz durumlarda olacak bunun sebeplerine Suriye konusunda değinebiliriz ama siyaset olarak Türkiye herkesle iyi geçinmeye çalışan, Ahmet Davutoğlu’nun adını koyduğu komşularla sıfır sorun politikasını izlemeye devam eden bir ülke. Bu da şu demek oluyor herkesle mümkün olduğunca hatta mücadele ettiğiniz bir rakipte olsa konuşman gerekiyor, işbirliğinde bulunman gerekiyor. Türkiye bu anlamda nadir ülkelerden birisi. Türkiye, İran ile de konuşuyor Rusya ile de konuşuyor. İş birliği var hatta Suriye meselesi Türkiye ile İran arasında sıkıntıya yol açtı ama bu yine de ekonomik kültürel ilişkileri hatta siyasi ilişkileri, ziyaretleri engellemedi. Türkiye belki bu konuda rasyonel olmaya gayret ediyor. Tek taraflı politika yapmıyor bu sadece Rusya’ya sadece Çin’e sadece Amerika’ya sadece Araplara Sadece İran’a dayanarak bir politika geliştirmior. Herkesle konuşabileceği farklı düzeyde ve seviyede ilişkileri var ve bunu sürdürmeye çalışıyor. Tabi Amerika’nın özel bir durumu da var. Amerika süper güç ekonomik askeri güç olarak size zararda verse PKK’yı da desteklese, darbeye de destek verse göz ardı edemiyorsunuz. Çünkü çok büyük bir ülke. Nasıl ki İran, Rusya ve Çin’i nasıl göz ardı edemeyecekse Amerika ile ikili ilişkiler nükleer anlaşma ile normalleşmeye gitse de her ne kadar şu an Trump ile sıkıntılar devam etse de ihmal edemeyeceğiniz göz ardı bir güç sonuçta. Avrupa’da da Trump’ı sevmiyorlar ama Trump ile görüşmeye gidiyorlar. Dünya üzerinde büyük bir güçtür sonuçta Amerika. Suriye’de bir gruba silah verse hemen dengeler değişiyor. Dolayısıyla konuşmak işbirliği yapmak en azından pazarlık yapmak gerekebilir. Sadece Amerika değil sonuçta Avrupa da PKK’yı destekliyor bu sebepten Avrupa’ya savaş açamayız işte biz bunu anlatmaya mücadelemizi hukuki diplomatik yollarla sürdürmeye çalışıyoruz. Maalesef bunu her devlet yapıyor güçlü ülkeler daha zayıf ülkeleri zayıflatmak için bu tür şeyler yapıyor sonuçta.
esnim: Referandum konusunda Türkiye kurtuluş savaşı mı veriyor? Ayrıca şunu belirtmek isterim ki Türkiye kurtuluş savaşını verdiğinde düşmanlar ülkeye girmiş ve Türkiye zayıf bir durumdaydı şimdi de aynı durumda mı?
Uysal: Tabi siyasetçiler bazen daha dramatik şekilde ifade edebiliyorlar bazı konuları. Şu anlamda kurtuluş savaşı denebilir; Türkiye gerçekten birkaç yılda gezi olayları, 17 Aralık darbe girişimi, PKK’nın iç savaş çıkarma girişimi, terör, IŞİD ve en son ekonomik kriz (doların yükselmesi) gibi bu şekilde bir hücum altında. Dolayısıyla bunu aşabilmek için güçlü bir yönetime ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Referandum projesiyle işte bütün bunları kaldırabilmek için güçlü ve yeni bir yönetim tarzıyla kurtuluşa ereriz diye bir propaganda yapılıyor, yanlış değil fakat Türkiye o kadar zayıf bir ülke değil gerçekten büyük badireler atlattıktan sonra el-Bab’da büyük bir zafer kazanıldı. Siyasette böyle söylemler olur İran’da bunu çokça söylüyor sürekli inkılabı yıkmak için İsrail, Amerika başka güçler sürekli saldırıyorlar diye. Tabi ki bir kurutuluş savaşı mücadelesi ile benzerlik gösteren, yine büyük bir komplo ve saldırı altında olunduğu için bunu siyasetçiler zaman zaman dile getirirler. Bunda büyük bir sıkıntı yok önemli olan halkın bu konuda verdiği tepkilerdir. Sonuçta darbe Türkiye’yi bir günde; Libya’ya, Suriye’ye, Irak’a yani kaotik bir ortama çevirebilirdi. İran’ın bu konuda ki hassasiyeti ve siyasi desteğini de biz takdir ediyoruz. Zayıf bir Türkiye sonuçta İran’a da zarar verir. Nasıl ki zayıf bir Suriye, zayıf bir Irak, Türkiye ye zarar veriyor. Yani güçlü bir komşu istiyoruz. Sonuçta İslami ülkeleriz bu konuda muhtacız birbirimize. Komşun güçlü ise dar gününde kapısını çalsan yardım alabilirsin ama Avrupa’nın kapısı çalsan Amerika’nın kapısını çalsan büyük bir taviz koparmadan yardımı etmezler.
Tesnim: Referandumun muhalifleri şimdi fiili olarak başkanlık sistemi zaten var diyorlar, sorunlarımız referandumla çözülecekse şimdiye kadar niye çözülmedi diyorlar siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uysal: Bu söylemi çarpıtma olarak değerlendiriyorum. Özal güçlü bir cumhurbaşkanıydı fakat Özal öldükten sonra sistem eski istikrarsız yapısına döndü. Şuanda fiili başkanlık iki sebepten dolayı var doğrudur. Birinci sebep, AKP’nin Erdoğan’ın güçlü olması ikinci sebep, Kemalistler 2007’de dindar cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dedikten sonra, o zaman da asker ültimatom verdi, halk tarafından seçilen hükümetten güçlü bir cumhurbaşkanı geldi. Var olan 80 anayasası yamalarla dolu ve yönetimde çift başlılık var, yetki paylaşımında sorun var işte bu referandum sonrası ortadan kaldırılacak. Bu sistem darbeleri yapıyor, referandum sonrası Kemalist ruh silinecek. CHP’nin en çok korktuğu konu da bu. Bizim halkımızın %70’i muhafazakar, bundan sonra artık solcu laik birinin gelmesi mümkün değil. Diktatör biri gelecek diyorlar ama ben öyle görmüyorum, belki güç birleşiyor ama daha demokratik bir sistem olacak.Necdet Sezer laik, İslam karşıtı bir adamdı başörtüsü sorununu 10 yıl geciktirdi. Şimdiki sistemde yetkiyi birine mesuliyeti birine veriyor böyle olmaz yetkiyi sana veriyorsa mesuliyeti de sana vermeli.
Tesnim: Referanduma sadece CHP karşı çıkmıyor MHP, HDP de hatta AKP içinde de karşı çıkıyorlar bunu nasıl görüyorsunuz?
Uysal: Her gruptan karşı çıkanlar var da ben yine %55-60’ı geçeceğini düşünüyorum. Halkı direkt rahatsız edebilecek, mesela tek adam söylemi ki CHP 10 yıldır söylüyor, bu inandırıcı olsa zaten CHP şimdi iktidar olmuştu, bir şey yok. Halkta biraz partizanlık var mesela Erbakan hocanın taraftarları, bunu kendi partileri söyleseydi kabul ederdi ama şimdi AKP söylediği için karşı çıkıyorlar. Bunlar normal şeyler
tesnim