tarih : 2017 Wednesday 13 Sep
şifre 41215

Bağımsız Kürdistan Referandumu ve ABD-İsrail Rüyası

Ortadoğu, Arap Baharı diye adlandırılan toplumsal olaylarla sarsılmış, bölge, sınır ve rejimlerin değişikliğine neden olacak sonuçlara evrilmişti.
Aran Haber Agency:         
 Allah’ın Adıyla
Ortadoğu, Arap Baharı diye adlandırılan toplumsal olaylarla sarsılmış, bölge, sınır ve rejimlerin değişikliğine neden olacak sonuçlara evrilmişti.
Olaylar kısa bir süre içinde Tunus, Libya, Yemen, Bahreyn, Mısır, Suriye gibi bölge ülkelerini içine alan büyük bir iç kargaşa ve çatışma ortamına yerini bıraktı.
Bölgeyi kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda dizayn etmek isteyen küresel aktörler, başta ABD, İngiltere olmak üzere devreye girdiler ve bölge üzerinde karanlık, kirli planlar, projeler devreye soktular.
Bölgede İsrail'in güvenliğini öncelleyen ve İsrail'e hamilik yapan bu küresel, emperyal devletler, İsrail'in güvenliği doğrultusunda bölge ülkelerini dizayn etmek, İsrail ile iyi ilişkiler geliştirmeyen ülkeleri cezalandırmak, hizaya çekmek, özellikle İsrail ile bir türlü uzlaşmayan Suriye Devletini cezalandırmak ve Beşşar Esad yönetimini devirmek üzere Suriye'de iç savaş çıkarma çabası içine girdiler.
Bunun için "mezhepçilik" kartını kullanan küresel şer güçler, bu konuda son derece uygun zihin kodlarına sahip olan selefi-vahhabi sapkın inancına mensup tekfircileri kullanarak Müslümanları bir birleri ile çatıştırıp, mezhepsel kimlikler üzerinden ayrıştırmak, çatıştırmak ve böylelikle istedikleri ve arzuladıkları sonuca ulaşmayı planladılar.
Kısmen başarılı olsalar da, özellikle Suriye ve Irak halkı tarafından gösterilen direnç ve direniş neticesinde ve genel anlamda istedikleri sonucu alamadıklarını varılan süreç içerisinde rahatlıkla görebilir ve söyleyebiliriz.
Bölge ülkelerini çözmek, istikrarsızlaştırmak için mezhep kartını kullanan küresel şer güçler, sonrasında da "etnik kimlik" kartını kullanarak bölgeyi yine kendi istedikleri şekilde dizayn edecek ve özellikle gelecekte İsrail'in güvenliğini tesis edecek bir planı-projeyi devreye sokma hazırlıkları yapıyordu.
Bu minvalden bakıldığında 25 Eylül'de yapılması planlanan, Kürtlerin Irak Devletinden ayrılmasını hedefleyen, Irak'ın kuzeyinde kurulacak olan bir "Bağımsız Kürdistan Devleti" Referandumu, bölgeyi son derece sıkıntılı günlere taşıyacak, Kürtler ile Irak Hükümeti bölge devletleri-halkları arasında fitne ve çatışmanın fitilini ateşleyecek bir süreci beraberinde getirmesi hiç de olasılık dışı bir durum değildir.
Mesut Barzani'nin ısrarla belirtilen tarihte gerçekleşeceğini vurguladığı referandumun, ABD ve İsrail tarafında da aynı ısrar ve arzu ile beklenmesi dikkat çeken bir durum değil midir?
Gasıp ve katil rejim İsrail resmi makamlarının zaman zaman: "Bağımsızlık Kürtlerin hakkıdır ve bağımsızlığı hakediyorlar." Büyük bir cürret ve rahatlık içinde ifade edilen bu sözlere nasıl bakmak lazım?
Mesut Barzani'nin birkaç gün önce, Joe Biden'in kendisine söylediğini bizzat naklettiği; "Benim ömrüm Kürdistan'ın bağımsızlığını görmeye yetecektir." Sözünü nasıl okumak gerekir?
Acaba ABD ve İsrail Kürtlerin kara kaş ve gözlerine mi meftun olmuş da Müslüman Kürtleri bağımsızlıklarına kavuşturmayı hedeflemektedir?
Tarihleri yıkım, soykırım, ırkçılık, zulüm, işgal ve asimile etmek olan bu şer güçler, Kürtlere neden bu denli bir aşk(!) besler, böylesi bir imtiyaz(!) ve destek(!) sağlar?
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) İslami Toplum Partisi (Komel) lideri Ali Bapir, 25 Eylül'de düzenlenmesi beklenen referandumun iptal edilmesi gerektiğini belirterek, aksi takdirde "bir iç çatışma çıkabileceği" uyarısında bulundu.
"Kürdistan Bölgesi'nin mevcut şartlar altında bağımsız bir devlet ilanı için uygun bir altyapısı yok. Bakınız, siyasi birlik yerine, çekişme var. Güçlü bir ekonominin yerine halkımız kesintili maaş alıyor. Ekonomik altyapımız yok. Kurumsallaşmış ve ulusal bir askeri gücümüz yok. Diplomatik olarak da komşu ülkelerle mevcut ilişkilerimiz siyasi parti veya kişisel düzeyde. Tüm bunların yanında, yasaların dayanağı olan meclisimiz, işlevsiz kalmış durumda. Bu saydığım sebeplerden dolayı, uygun bir zeminin olmadığını söyleyebilirim."
Elbette İslami Toplum Partisi (Komel) lideri Ali Bapir'in bu beyanları önemlidir.
Acaba alt yapı olarak dahi hazır olmadan, apar topar "Kürdistan Devleti" referandumu kararı ne anlama geliyor?
Bu kararı ABD-İsrail ve küresel güçler mi dayatıyor?
Çoğaltabileceğimiz bu tür soruların cevabını sanıyorum benim gibi birçok kişi de merak ediyordur.
Elbette şu soruyu da sormalıyız. Türkiye-Irak-Suriye-İran dörtgeninde dağılmış olan, sayıları 30-40 milyon civarında olduğu düşünülen Kürt nüfusunun bağımsız bir devlet olma talebi meşru mudur?
Ulus Devletler mantığı açısından baktığımızda elbette bu talep son derece makul ve meşru gibi duruyor. Hele de Kürtlerin son yüz yılda yaşamış olduğu zorlu süreç, katliam, asümilasyon ve kimlik inkarı göz önüne alındığında bir hak bir gereklilik gibi duruyor.
Fakat herbir ırkın-milletin devleti olmalıdır mantığı kabul edilemez ve doğru da değildir. Bu uluscu bir yaklaşımdır ki, mahsurludur ve sakattır. Ancak her etnik yapıya sahip toplulukların ekonomide, siyasette, yönetimde adil olarak temsil edildiği, yer bulduğu bir devlet modelinin İslami ve insani olduğunu kabul etmeliyiz.
Kürtlerin bir devleti olamaz..
Evet Kürtlerin devleti olamayacağı gibi Türklerin`de olamaz, Farsların da, Arapların da olamaz. İslami düşünce ve fikriyatı ile devlet bir ırkın ve milletin adına dizayn ve tesis edilemez. İslami inanç ve düşüncede devlet ilahi değerler ve ilkeler üzerinden tesis edilir ve temellendirilir. Bu gerçeklikten hareketle İran hariç tutulduğunda bölge ülkelerinin bu düzlem ve doğrultuda olmadığı açıktır, fakat meseleye bu çerçeveden bakmanın doğru olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bu güne kadar pratikte ki uygulamanın böyle olduğunu söyleyemesek de "Kürt Devleti" fikrine böyle bakmalı ve Kürtler de kendilerini bu düşünce içinde değerlendirmelidir.
1.Dünya savaşı sonrası bölgede sınırlar çizilirken, adeta Kürtler bölge ülkelerinin başına bilinçli olarak bela edilmek istenmiş , iç kargaşa çıkartmak ve zayıflatılmak üzere kurgulanmışlar.
Birkaç milyon nüfüsa sahip milletlere devlet olma yolunu açan batılı güçler acaba Kürtleri neden es geçmiştir? Bu sorunun da bir cevabı olmalıdır diye düşünüyorum.
Fakat gözlerden kaçan, kaçırılan bir başka gerçeklik, Kürtlere zulmeden, kimliklerini inkar eden, asimilasyona tabi tutanlar, bugün Kürtlere "Bağımsızlık" sözünü veren Batılı devletlerin eliyle tesis edilen devletler ve rejimlerdi.
Peki ne oldu da bu gün bu devletler Kürtlere bağımsızlık sözü vermiş, onların hamiliğini üstlenmiş durumdadır?
Acaba Irak'ın Kuzeyinde bağımsızlığı hedeflenen "Kürdistan Devleti" gerçekten bağımsız olabilecek mi?
Biraz düşündüğümüz de sorunun cevabı elbette ki hayır.! Olacaktır..
Çünkü kendisine bağımsızlığın yolunu açan, sağlayan bu küresel güçler bunun diyetini talep edecek, kendilerine hizmet etmesini isteyecek ve bölgede kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda bir politikası geliştirmesini dayatacaktır. Bunun akabinde ABD ve İsrail ile hem fikir olmayan, çatışma içinde olan tüm devletler ile (başta İran ve Irak olmak üzere) Kürtler çatıştırılmak, savaştırılmak istenecektir.
Bazı kimseler; Bölgedeki devletlerin bir çoğu ABD ve Batıya hizmet etmektedir. Kürtlerin yaşadığı devletler de ABD ve Batı sistemi içindedir ve onlarla müttefiktir. Bırakalım Kürtler de bağımsız olsun, devlet olsun ve o devletler nasıl ABD ve Batı ile ilişkiler geliştirmişse Kürtler de geliştirsin. Bunun ne sakıncası var? Diyorlar.
Böyle bir mantık ve düşünce sakat ve mahsurludur. Öncelikle bu düşünce biçimi ABD ve Batının hegemonik zulüm düzenini meşrulaştırmak ve teslim olmak mantığını taşımaktadır.
Gerçek bir Müslüman, antiemperyalist bir devrimci ve özgürlük isteyen bir kimse mevcut durumu tersine çevirmek, küresel sömürü ve şer güçlere, ABD-Batıya ve onlara hizmet ve uşaklık eden devlet ve düzenlere karşı koymayı ve onlar ile mücadele etmeyi hedeflemelidir. Madem diğer devletler var, Kürtler de olsun, bunda ne var canım(!) türünden bir yaklaşım son derece zilleti barındıran bir yaklaşım ve düşünce biçimi, küresel şer güçlere de teslimiyetin açık bir ifadesidir.
Yine bazı kimseler; Kürtleri bağımsızlık taleplerinin haklılığını ispat etmek için bölge devletleri tarafından Kürtlerin zulme maruz bırakıldığını ve kimliklerinin inkar edildiğini öne sürmektedir. Buradan yola çıkarak Kürtlerin bağımsızlığının meşruluğuna hükmetmektedir.
Kürtlerin veya diğer etnik kökene sahip toplulukların zaman zaman bir başka egemen ulus ve milletler tarafından baskı, katliam, zulüm ve haksızlığa maruz bırakıldığı bir gerçektir. Fakat bunlara karşı koymanın, mücadele vermenin ve sorunların çözümünün, yönteminin ilahi adalet, insani vicdan, temel insani haklar ve hukuklar çerçevesinde ele alınması, din ve ırkına bakmaksızın küfre ve istikbara, ırkçılık ve sultacılığa karşı toptan mücadele verilmesi gerekir. Bir yanlıştan yola çıkarak başka bir yanlışa varmak, bir yanlıştan bir başka yanlış çıkartmak doğrudan uzaklaşmanın ta kendisidir..
SONUÇ:
1- Haklı argümanlar üzerinden ırkçı bir ayrıştırıcı bir düşünceye kapılmak, duygusal tepkimelerle bir bölgenin tarihi, dini köklerini bir kenara koyarak, hiçe sayarak ABD'nin, İsrail'in tuzağına düşmemek, uyanık, şuurlu ve ilahi ölçütleri baz alarak, ferasetle, hikmetle hareket etmek gerekir.
2- Irak merkezi yönetimi ile ilişkileri geliştirmek çabası içinde olarak, güçlü ve birleşik bir Irak içinde kalmanın bölgenin ve Kürtlerin lehine olduğu gerçeğine sarılmak gerekir.
3- Bölgedeki Uluscu devletlerin varlıkları, Ulusculuk fikrinin doğru ve meşru olduğu anlamına gelmez. İslami inanç ve düşünce sisteminde hiçbir ırkın-milliyetin devleti olmaz. Tüm millet ve halkların kendini temsil edebildiği, ilahi ilke ve prensiplere dayalı bir yönetim biçimi Müslümanlar için ideal ve kabul edilebilir yönetim biçimi olduğu kabul edilmeli, en azından bu bakış açısı içinde olunmalıdır.
4- Küresel Emperyalist güçlerin, Amerika ve İsrail'in ellerini ovuşturarak beklediği bu ayrılığın, ayrışmanın, parçalanmanın bölge devletleri ve tüm Müslümanlar için büyük problem ve sorunlara neden olacağı görülmelidir. Küresel Emperyal güçlerin, kürtler ve ya diğer tüm Müslüman halkların iç ve dış işlerine müdahil olmalarına izin ve imkan verilmemeli, ferasetle hareket edilmelidir.
5- Kürtlerin her türlü insani temel halkları diğer milletlerin hakları gibi aziz ve değerlidir. Bu hakların ancak bölge halkları ve devletleri ile uyum ve sorunların çözümüne yönelik bir niyet ve irade ile "vahdet ve ümmet" esasları ile ele alınarak çözülmesi noktasında çaba sarfedilmelidir.
Geçmekte olduğumuz bu hassas ve kırılgan zaman diliminde Kürtlerin, Arapların, Farsların, Türklerin vs. tüm Müslüman devlet ve toplulukların tarihi bir süreçten geçtiğini, bu konuda geliştirecekleri tavır ve düşünceleri ile tarih önünde sorumlu tutulacağı ve ilahi adalet terazisinde yargılanacağı unutmamalı, göz önünde bulunulmalıdır diye düşünüyorum..
Selam ve dua ile..
sadikcelik74@gmail.com
rast haber
  • yazılmış
  • ...de 2017 Wednesday 13 Sep
  • tarafından مدير سايت Aran News