tarih : 2018 Sunday 21 Jan
şifre 42173

Saadet Partili Bozan: 'Afrin operasyonu barış umudunu söndürmemeli'

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, Afrin Operasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bozan, açıklamalarında İsrail, Amerika ve diğer Batılı güçlerin olduğu bir bölgede, güven, barış ve istikrarın olmayacağını dile getirdi.
Aran Haber Agency:  Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, gündemdeki gelişmelere ilişkin olarak partisinin il merkezinde Saadet açıklamalarda bulundu.Afrin operasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bozan, "Bu aşamada Türkiye’nin Suriye’ye girişi demek, Suriye’deki batağa Türkiye’yi biraz daha içine çekecek, savaşın genişleyerek sürmesi, akacak kanın, yeni sivil mağduriyetlerinin ve acıların artması demektir. Zaten ABD’nin de istediği tam da budur. Başka bir deyişle, sadece terör örgütleriyle sınırlı kalmayabilir, Türk ve Kürtlerin savaşıyla istikrarsızlığı yaymaktır. Böylece, ülkemizin kırılgan olan ekonomisinin daha çok bozulmasını ve iç istikrarsızlığı sağlamaktır" dedi.
İsrail, Amerika ve diğer Batılı güçlerin olduğu bir bölgede, güven, barış ve istikrarın olmayacağını belirten Bozan, "Bölgede kalıcı istikrar ve barış isteniyorsa Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam aynı masa etrafında toplanmalıdır ve ABD tüm asker ve üsleriyle bölgeden kovulmalıdır. Her şeye rağmen, Afrin'e yönelik bir operasyon olacaksa, Suriye’de 7 yıllık süreçte yaşanan sıkıntılardan sonra, ortaya çıkmış olan barış umudunu söndürülmemeli, bilakis güçlendirilmeli, sivillerin zarar görmemesi için çok dikkatli olunmalıdır" ifadelerini kullandı.
Milli Gazete 
Bugün 13:07 TSİ- Siyaset ( G : Bugün 13:40 TSİ )
Saadet Partili Bozan: 'Afrin operasyonu barış umudunu söndürmemeli'
Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, Afrin Operasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bozan, açıklamalarında İsrail, Amerika ve diğer Batılı güçlerin olduğu bir bölgede, güven, barış ve istikrarın olmayacağını dile getirdi.
Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, gündemdeki gelişmelere ilişkin olarak partisinin il merkezinde Saadet açıklamalarda bulundu.Afrin operasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bozan, "Bu aşamada Türkiye’nin Suriye’ye girişi demek, Suriye’deki batağa Türkiye’yi biraz daha içine çekecek, savaşın genişleyerek sürmesi, akacak kanın, yeni sivil mağduriyetlerinin ve acıların artması demektir. Zaten ABD’nin de istediği tam da budur. Başka bir deyişle, sadece terör örgütleriyle sınırlı kalmayabilir, Türk ve Kürtlerin savaşıyla istikrarsızlığı yaymaktır. Böylece, ülkemizin kırılgan olan ekonomisinin daha çok bozulmasını ve iç istikrarsızlığı sağlamaktır" dedi.
İsrail, Amerika ve diğer Batılı güçlerin olduğu bir bölgede, güven, barış ve istikrarın olmayacağını belirten Bozan, "Bölgede kalıcı istikrar ve barış isteniyorsa Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam aynı masa etrafında toplanmalıdır ve ABD tüm asker ve üsleriyle bölgeden kovulmalıdır. Her şeye rağmen, Afrin'e yönelik bir operasyon olacaksa, Suriye’de 7 yıllık süreçte yaşanan sıkıntılardan sonra, ortaya çıkmış olan barış umudunu söndürülmemeli, bilakis güçlendirilmeli, sivillerin zarar görmemesi için çok dikkatli olunmalıdır" ifadelerini kullandı.
Yeşilyaka Su’da %1 KDV ile ilk fiyat avantajı
Reklam 
Bozan açıklamalarının devamında şu ifadeleri kullandı;
Hepimizin takip ettiği gibi, Türkiye’nin gündeminde birkaç gündür 'Afrine girdik, gireceğiz' var. Afrin’e girsek sorun bitecek mi? Yarın nereye gireceğiz? Sorunların neden kaynaklandığını, perdenin arkasını doğru görmedikten sonra tahriklerle girer çıkar, ancak oynanan büyük oyunda, bir figüran oluruz.
ABD’NİN DÜNYA İŞGALİ SÜRÜYOR
ABD, dünya tarihinde benzeri görülmemiş şekilde, dünyanın dört bir tarafında kurduğu askerî üslerle, o bölgeyi kontrol altına alıyor. Emperyalist ve sömürgeci küresel güçlerin başında gelen ABD’nin, 150 ülkede, 1000’e yakın askerî üssü var, bu üslerde 350 bin civarında asker görev yapıyor. ABD yayılmacı politikası dahilinde ikinci dünya savaşından sonra Ortadoğu’ya hakim olmak için, bölge ülkelerinde askeri üsler kurmaya başlamış ve bu üsler aracılığı ile bölge ülkelerine nüfuz etmiştir. BOP planı çerçevesinde bölgede bulunan ABD, her geçen gün askeri varlığını arttırmıştır.
ABD genelde, ülkeleri iki şekilde işgal eder.
1- ABD, çıkarlarına hitap eden ülkeleri sözde koruyarak, ekonomik ve askeri destekler vererek, nüfus alanı içine alması,
2- Oluşturduğu ve beslediği terör örgütleri ile bölgede krizlerin ve istikrarsızlıkların yaşanmasını sağlayarak, bunu bahane gösterip, oraya işgal etmekte veya daha önce işgal etmişse askeri varlığını artırma yoluna gitmektedir. Arap Baharı, Irak ve Suriye savaşının gölgesinde bölgede varlığını giderek artırdığı gibi.
ABD’nin, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Bahreyn, BAE, Irak ve Suriye, başta olmak üzere 11 ülkede 63 askeri üssü ve 50 bin civarında askeri vardır. Hepimiz biliyoruz ki, Siyonizm, ABD ve diğer Batılı küresel güçler İslam coğrafyasındaki çıkar ve sömürü düzenlerinin devamı için, ırk, mezhep ve etnik çatışmaları çıkartmaktadırlar.
SURİYEDE KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BELLİ DEĞİL ZEMİN ÇOK KARIŞIK
ABD’nin temel hedefi Suriye’de Kürtler için bir gelecek değil, İran’a karşı yapacağı bir savaşta Kürtleri kullanmak ve İncirlik Hava Üssüne alternatif olacak bir üssün oluşmasını sağlamaktır.
Rusya’nın temel hedefi, kendisine tahsis edilen üslerle Doğu Akdeniz’e açılan nefes borusunu açık tutmaktır.
Rusya ve İran rejimi destekliyor. ABD, önce rejime karşı idi şimdi değil. Türkiye, Suriye rejimine karşı. Rusya ve İran ABD’ye karşı. Rusya, PYD/YPG'yi destekliyor. ABD, PYD/YPG'yi destekliyor. Türkiye, PYD/YPG ye karşı. ABD, Rusya ve İran'a karşı. Türkiye, Rusya ve İran'la görüşüyor. Türkiye, ABD ile müttefik. ABD, Kürt ve Araplardan oluşan Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) destekliyor. Türkiye, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)' nu destekliyor. Türkiye, ABD, Rusya, İran, Suriye rejimi PYD/YPG hepsi, İŞİD’e karşı. Yani denklem çok karışık ama açık ve net olan, bütün denklemlerden zarar gören Müslümanlardır.
İslam coğrafyasındaki her yaşanan bir istikrarsızlık, İsrail, ABD ve Batı Haçlı ittifakının istikrarı demektir. İslam Coğrafyasında akan her bir damla kan ve gözyaşı, ABD ve Batı Haçlı ittifakının, uluslararası silah ve petrol şirketlerinin kasalarına akan para muslukları demektir. Bu gerçeklerin ışığında sınırlarımızdaki gelişmeleri değerlendirsek doğru adımları atabiliriz.
“Afrin’e girme” meselesine gelince, Türkiye, sınırlarını ihlal edecek, her türlü terör saldırısına elbette cevap verecektir. Kaldı ki Afrin ABD’nin değil Rusya/PYD/YPG kontrolünde diğer tarafta ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği 4900 tır silah ve bölge ayrı duruyor zaten. Gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla, Rusya Türkiye’nin Afrin’de 12 km kadar içeri girmesine izin verecek ve Türkiye’nin sınır güvenliği konusundaki endişelerine bir nebze olsa cevap vermiş olacaktır.
AFRİN’E GİRMEK ÇÖZÜM MÜ?
Ancak bu aşamada Türkiye’nin Suriye’ye girişi demek, Suriye’deki batağa Türkiye’yi biraz daha içine çekecek, savaşın genişleyerek sürmesi, akacak kanın, yeni sivil mağduriyetlerinin ve acıların artması demektir. Zaten ABD’nin de istediği tam da budur. Başka bir deyişle, sadece terör örgütleriyle sınırlı kalmayabilir, Türk ve Kürtlerin savaşıyla istikrarsızlığı yaymaktır. Böylece, ülkemizin kırılgan olan ekonomisinin daha çok bozulmasını ve iç istikrarsızlığı sağlamaktır. Türkiye’nin Suriye’ye girişi kolay olabilir ama çıkışı çok daha uzun, zor ve maliyetli olacaktır. Türk, Kürt, Fars ve Arap bölgedeki bütün halklar bilsin ki, İsrail, ABD ve diğer batılı güçlerin olduğu bir bölgede, güven, barış ve istikrar olmaz.
Bölgede kalıcı istikrar ve barış istiyorsak, tüm ülkeler elbirliği ile,
• ABD’yi tüm asker ve üsleriyle bölgeden kovmalı,
• Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam aynı masa etrafında toplanmalıdır.
• Türk, Fars, Arap ve Kürtler, ırk, dil ve din ayırımı yapmadan bölgedeki tüm halklar bir araya gelebilmeli birbirini dinlemeli ve birbirini anlamaya çalışmalıdır. Ortak ve adil bir gelecek için planlar yapabilmelidir.
• Bölge ülkeleri aralarındaki ihtilafları ve sorunları dış mihraklarla değil, kendi aralarında çözmelidir.
• Askeri alanlarda, çatışmaların artması için gösterilen çaba, diplomatik ve sivil alanda barış ve birlikte yaşam için gösterilmelidir. Elbette bu daha ucuz ve daha kolay olacaktır.
• Türk, Arap ve Farslar, aynı din ve ümmetin parçası olan, şiddete, bölünmeye karşı ve küresel güçlerin maşası olmayan Kürt halkını dinlemeli, empati yaparak kendileri için istediklerini ve kendilerine helal gördükleri her şeyi, Kürt Halkı içinde istemelidir.
• Bölge devletleri, Kürt halkının her türlü insani haklarını, “adalet ve insan hakları zemininde,” temin ederek, Küresel güçlere, Kürt halkı üzerinden, oyun, işgal ve çatışma zemininin oluşmasına fırsat vermemelidir.
• Her şeye rahmen, "Afrin'e yönelik bir operasyon olacaksa, Suriye’de 7 yıllık süreçte yaşanan sıkıntılardan sonra, ortaya çıkmış olan barış umudunu söndürmemeli, bilakis güçlendirmeli, sivillerin zarar görmemesi için çok dikkatli olunmalıdır.
ABD öncülüğünde, Müslümanlara yönelik yapılmakta olan haçlı seferi karşısına, Bölgedeki tüm devletler, yekvücut olarak karşı çıkmak mecburiyetindedir. Bunun dışında başka bir çare de yoktur. Aksi takdirde Küresel güçlerin böl, parçala ve yut projeleriyle her devlet hedefte olacaktır.
Bölgemizde yaşanan son gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, Batılı ırkçı emperyalist ülkelerin planların farkında olan ve D8’i tekrar canlandırarak, bölgeyi toparlayacak, kaybolan barış ve huzuru sağlayacak tek görüş ancak Milli Görüş’tür.
Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır.
Allah (cc) ülkemizin, milletimizin yar ve yardımcısı olsun.
Adalet, eşitlik, barış, refah ve kardeşliğin hakim olduğu bir gelecek dileğiyle saygılar sunarım.
Fesih Bozan
Saadet Partisi 
Diyarbakır İl Başkanı
  • yazılmış
  • ...de 2018 Sunday 21 Jan
  • tarafından مدير سايت Aran News
N: tr-tr,Keyword_Content