Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunun ardından Arap dünyası ve İslam alemi kamuoyu, Siyonist İsrail ile normalleşmeyi artık kolay kolay sindiremez.
tr.arannews:Tesnim Haber- Tel Aviv, Siyonist rejimin kuruluşundan bu yana başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme fikrini ön planda tutmuş ve bu rejimin ilk başbakanı Ben-Gurin o dönemde bölgesel doktrini kapsamında Arap olmayan ülkelerle (Etiyopya, Türkiye ve İran) ilişkileri güçlendirmek amacıyla bölge ülkeleriyle sorunlarını çözmeye çalışmıştır. Bu politika Enver Sedat'ın Camp David'de imzaladığı barış anlaşması ve Ürdün Kralı Hüseyin'in Vadi Arabe’de İsrail ile barış anlaşmasına imza atmasıyla değişti ve Tel Aviv, Kuzey Afrika ve Fars Körfezi’ne kıyısı olan Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeyi yeni bir siyasi, ekonomik ve sosyal proje çerçevesinde yürütmeye kalkıştı.
İsrail'in en önemli müttefiki olan ABD de bu süreci desteklemiş ve başta Fars Körfezi İşbirliği Konseyi olmak üzere Arap ülkelerindeki müttefiklerine Tel Aviv ile normalleşme konusunda sürekli baskı yapmıştır. Yeni normalleşme stratejisi ile bölge ülkelerine yavaş yavaş nüfuz etmeyi amaçlayan Siyonistler ticaret ofisler oluşturmak ve özellikle Fars Körfezi bölgesindeki Arap ülkelerinde Yahudi danışmanlar atamak yoluyla düşük düzeyde işbirliği yapmayı planladı.
Bu diplomatik proje, 1990'lı yıllardan itibaren küreselleşmenin artmasıyla birlikte ekonomik entegrasyon adı altında hız kazandı ve son olarak Siyonistlerin Arap ülkelerinde nüfuz alanı yaratmak için gayri resmi ve gizli görüşmeler yürüttü. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn ile İsrail arasında sağlanan Abraham Anlaşması bu stratejinin meyvesidir. Bu anlaşma, iki yıldan kısa bir sürede Siyonist İsrail ile BAE arasındaki ekonomik ilişkilerde önemli bir büyümeye neden oldu, böylece iki taraf arasındaki ticaret hacmi 2019'da yaklaşık 270 milyon dolardan 2023’ün ilk 6 ayında 1,29 milyar dolara çıktı. BAE'nin Washington Büyükelçisi'nin açıklamasına göre, BAE ile işgal altındaki bölgeler arasında haftada 150 uçuş gerçekleştiriliyor. Geçen yıl 290 bin İsrailli BAE'yi ziyaret etti.
Rejimin Arap dünyasıyla ilişkilerini normalleştirme projesinin bir sonraki adımı, kendisini Arap dünyasının lideri olarak tanımlayan en zengin Arap ülkesi Suudi Arabistan'ın bu süreçte yer almasıydı. Onlar Suudilerle normalleşme yoluyla Arapların İsrail ile olan sorununun tamamen unutulmasını ve Filistin meselesinin İsrail'in iç sorunu olarak değerlendirilmesini istiyordu. Bahsi geçen proje geçtiğimiz Mart ayında İran İslam Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasında Çin'in arabuluculuğuyla sağlanan anlaşmanın ardından ABD rakibi Çin’den geri kalmamak için harekete geçti ve Riyad'a (mümkün olduğunca 2024 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri öncesi) İsrail ile bir an evvel resmi diplomatik ilişkiler kurması konusunda büyük baskı yaptı.
Bu doğrultuda üst düzey ABD’li diplomatlar Suudilerle sürekli olarak müzakere halindeydi. Suudi Arabistan da görüşmelerden eli boş dönmemek için ön koşullarını ortaya attı ve hemen hemen her gün Batı ve Arap medyasına bu görüşmelerle ilgili haberler yansıdı, ancak 7 Ekim Cumartesi günü Filistin'de yaşanan gelişmeler sonucunda bu süreç değişti ve oyun başka yöne çevrildi. Filistin’de Aksa Tufanı Operasyonu’nun başlaması, Siyonistlerle normalleşme sürecine ölümcül bir darbe oldu ve bu, Suudi Arabistan’ın (Filistin’deki gelişmelerle ilgili) yazılı açıklamasına da yansıdı. Suudilerin açıklamasında Filistinlilere ve Hamas'a ‘itidal’ çağrısında bulunuldu. Onlar yumuşak bir tavır sergilemek için iki devletli çözüme geri dönmenin gerekliliğini de vurguladılar. Elbette bu konu, temelde uzlaşma görüşmelerini ve iki devletli çözümü reddeden rejimin iktidardaki radikal ırkçı Netanyahu kabinesinin hoşuna gitmiyor.
Son gelişmeler sonucunda Suudi Arabistan'ın yanı sıra son iki yılda Siyonistlerle ilişkilerini hızla derinleştiren BAE ve Bahreyn için de durum değişti ve bu ülkeler artık geçmişte olduğu gibi siyasi maliyetler ödemeden Tel Aviv'le ilişkilerini geliştiremezler. Aksa Tufanı operasyonunun ardından Arap dünyası ve İslam alemi kamuoyu, Siyonist İsrail ile normalleşmeyi artık kolay kolay sindiremez. Bu operasyon İslam dünyasının ana düşmanına karşı bir hamleydi, çünkü normalleşme projesi kapsamında bu düşmanlık unutulmaya yüz tutmuştu.
Filistin'deki Aksa Tufanı operasyonunun, rejimin istihbarat ve güvenlik komutanlarının toplu istifası, üst düzey ordu komutanlarının görevden alınması ve Netanyahu kabinesinin devrilmesi gibi siyasi sonuçlara yol açacağı, hatta Gazze’de katliamlara yol açabileceği bir sır değil. Ancak Filistin sınırlarının dışında devam eden normalleşme görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilir, bu da BAE ve Bahreyn ve ardından Suudi Arabistan için bir kayıp demektir.
Ayrıca Siyonistlerin iki devletli çözümü göz ardı etme konusundaki tutumu daha da zayıflayacak ve Avrupa Birliği ile Amerikalı Demokratlar müzakerelerde Tel Aviv barış istiyorsa 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla ilgilenmesi gerektiğini vurgulayabilir.