Siyasi, idari ve sosyal krizler İsrail'e geri dönerken Binyamin Netanyahu'nun siyasi geleceği de belirsiz hale geldi
ru.arannews:Tesnim Haber - Siyonist İsrail’in 75 yıllık varlığı boyunca, kriz ve savaş döneminde bile İsrail içerisinde siyasi, idari ve sosyal açıdan yüksek uyum olduğu iddia ediliyor, ancak Aksa Tufanı operasyonu ve ardından yaşanan gelişmeler Netanyahu'nun kurduğu Savaş Konseyi Kabinesi’ni zor tercihlerle karşı karşıya bırakan iç krizler yaşandı.
Geçici Uyum Sağlama Dönemi!
7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonu, İsrail'in 10 aydan fazla bir süre boyunca yargı reformları nedeniyle siyasi-idari-sosyal krizin yaşandığı dönemde başladı. Kasım 2022 seçimlerini kazanan Binyamin Netanyahu ırkçı ve aşırı sağcı partilerle yeni kabineyi kurdu. Netanyahu'nun kurduğu süreçte koalisyon anlaşmalarının en önemli kısmı yargı reformudur. Söz konusu değişiklik Yüksek Mahkeme'nin anayasaya aykırı bulduğu yasaları iptal etme yetkisini sınırlandırıyor.
Yargı reformuna karşı yapılan geniş kapsamlı sokak protestoları, toplumsal yapının yanı sıra resmi idari yapılarda, hatta ordu ve Mossad'da da derin bir bölüşmeye neden oldu. Toplumdaki kutuplaşma zirveye ulaşırken 7 Ekim'de Aksa Tufanı operasyonu başladı, böyle bir durumda, İsrail rejiminin savaşa odaklanabilmesi için siyasi, idari ve toplumdaki krizi geçici olarak bir kenara bırakıldı.
Savaşın ilk haftasında Ana Muhalefetteki Mavi Beyaz Partisi'nin lideri Yair Lapid, Netanyahu'nun beklentilerinin aksine Savaş Konseyi Kabinesi’nin kurulması çağrısında bulununca öneriyi kabul etti ancak pratikte Netanyahu ile muhalefetteki İsrail Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz bazı şartlarla savaş kabinesinde görev yaptı.
Yair Lapid ve İsrail Evimiz Partisi lideri ve eski Savunma Bakanı Avigdor Liberman, başlangıçta savaş kabinesine üye olmak istediklerini dile getirdiler, ancak sonunda Netanyahu'nun savaş kabinesine üye olmayı kabul etmediler, dolayısıyla istenilen tutarlılık sağlanmadı.
Siyasi Anlaşmazlıkların Geri Dönüşü
100 günü aşkın süren savaşın ardından bir yandan iki aşırı sağ grup ile savaş kabinesinin ekseni olan Benny Gantz'ın partisi arasındaki görüş ayrılıklarının arttığına, diğer yanda Netanyahu'nun liderliğindeki parti ile ordu ve Savaş Bakanı (Netanyahu'nun partisine üye) ve Gantz arasındaki anlaşmazlıkların ciddi bir boyuta ulaştığına tanık oluyoruz.
Netanyahu'nun kabine bakanlıklarının toplam yüzde 20'sini elinde bulunduran Dini Siyonizm Partisi Lideri Bezalel Smotrich ve Filistinlilere karşı provokatif eylemleriyle öne çıkan aşırı sağcı Yahudi Gücü Partisi Genel Başkanı Itamar Ben-Gvir, Gantz'ın savaş kabinesine girme koşuluna şiddetle karşı çıkıyor ve savaş kabinesinin durumundan memnun değiller.
Amerikalıların kontrolü altında insani yardımın Gazze’ye ulaşmasından, yedi günlük geçici ateşkesin sağlanmasından ve savaşın üçüncü aşamasında çatışmaların yoğunluğunun azalmasına karşı çıkan aşırı sağcı partiler, sürekli olarak Gazze Şeridi’nde yeni yerleşim birimleri kurulması gerektiğini söylüyorlar.
Savaşın son aşamasında çatışmayı yönetme süreci, Gazze'nin geleceği, ordu güçlerinin işgal altındaki topraklara geri dönüşü konusunda farklılıklar ortaya çıktığı görülmektedir. Hatta koalisyonda yer alan iki aşırı sağcı partinin, genelkurmay başkanlarının savaşın sona ermesine dair artan gerçekçiliklerinin etkisi altında savaş kabinesini bırakması da mümkün.
Bir başka anlaşmazlık da İsrail siyasi otoriteleri ile genelkurmay başkanları ve askeri kökenli yetkililer arasındaki görüş ayrılığıdır; bu bağlamda, ordu komutanı Herzi Halevi ile Netanyahu ve bazı bakanlar arasında, 7 Ekim'deki askeri ve güvenlik başarısızlığının nedenlerini araştırmak üzere bir araştırma komitesi kurulmasına ilişkin anlaşmazlık, geçtiğimiz haftalarda medyaya sızdırılmıştı.
Kabine içindeki ihtilafların bir sonraki aşaması ise, 10 gün önce İsrail'in Kanal 12 televizyonu muhabiri Yaron Avraham tarafından medyaya aktarılmasıyla ortaya çıktı.
Avraham sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile İsrail savaş kabinesi üyeleri arasındaki toplantının detaylarını anlattı.
Siyonist muhabir, Netanyahu ve Blinken'in Gazze Şeridi'ne insani yardım taşıyan 150 tırın girişi konusunda anlaşmaya vardığını, Blinken’ın de İsrail başbakanı ve bakanlarına teşekkür ettiğini duyurdu ancak bu durum Siyonistler arasında tartışma yarattı ve savaş kabinesi bakanları bu anlaşa konusunda bilgi sahibi olmadıklarını bildirdi.
Netanyahu'nun kabinesindeki bazı bakanlar bu anlaşmayı eleştirdi ve herhangi bir anlaşmanın geri kalan 136 esirin tamamının serbest bırakılması şartına bağlı olmasını talep etti. Öte yandan Netanyahu'nun uluslararası baskılar sonucunda yardımların Aşdod limanı üzerinden Gazze'ye girmesini kabul ettiği görülüyor. Bu karar Gazze’ye yönelik devam eden abluka politikasına aykırıdır.
Bu olaylar, Netanyahu kabinesindeki partiler arasında patlak veren anlaşmazlığın bir göstergesidir. İsrail medyasında da Netanyahu ile Gallant'ın birbirleriyle görüşmediğine dair yeni haberler yayınlandı.
Son haftalarda Netanyahu'nun Savaş Bakanı'nı marjinleştirdiği ve güvenlik teşkilatlarının başkanlarıyla görüşmesine izin vermediği söyleniyor. Haberlerde Netanyahu'nun kabine yapısını değiştirme çabalarına da yer alıyor.
Her ne kadar iki muhalefet partisinin liderleri Yair Lapid ve Avigdor Lieberman'ın Netanyahu ile birçok farklılığı olsa da Bibi'nin kabineye girmelerini istemesi Netanyahu'nun kabinenin mevcut yapısından memnun olmadığını ve işinin oldukça zorlaştığını gösteriyor. Est, geldiği duruma katlanabilmesi için Lapid'i kabineye çağırdı.
İdari Yapıda Kriz
Netanyahu kabinesi 2023 yılı başından itibaren yargı reformlarına ilişkin yasa tasarısının iki maddesini Knesset'in çoğunluğu tarafından onaylayarak yasalaştırdı. Bu durum sokak protestolarının devam etmesine yol açttı. Yüksek Mahkeme ise 12 Eylül'deki toplantısında söz konusu değişikliğe karşı olduğunu belirtmiş ancak henüz iptali yönünde resmi bir girişimde bulunmamıştı.
7 Ekim 2023’te savaşın başlamasıyla birlikte Yüksek Mahkeme’nin söz konusu yasalara ilişkin nihai kararını ertelemesi bekleniyordu, ancak Yüksek Mahkeme savaşın risklerinin azalmasıyla birlikte Netanyahu kabinesine karşı aylarca büyük protestolara neden olan yargı reformunun bir parçası konumundaki tartışmalı yasayı iptal etti. Söz konusu değişiklik Yüksek Mahkeme'nin anayasaya aykırı bulduğu yasaları iptal etme yetkisini sınırlandırıyordu.
Eğer bu olay savaştan önce ve normal şartlarda yaşansaydı, yargı sistemi, kabine ve İsrail meclis arasındaki anlaşmazlıklar doruğa ulaşacak ve İsrail'i büyük bir krize sokacaktı. Aslında savaş, Netanyahu'nun muhaliflerinin eylemlerini durdurmayı başaramadı.
Sosyal Kriz
Savaş öncesi Başbakan Binyamin Netanyahu öncülüğündeki aşırı sağcı kabinenin yargı reformuna karşı protestolar 39. Haftasına girmişti. Geçici olarak durdurulan protestolar, son haftalarda yeni formatlarda başladı.
Netanyahu kabinesinin esirleri serbest bırakma konusundaki başarısızlığına tepki olarak çeşitli protesto yürüyüşleri düzenledi. Bu protestoların yakın gelecekte daha da artması bekleniyor. Siyonist güçlerin Gazze'ye saldırıları 3 ayı aşarken, İsrail içerisinde yapılan savaş karşıtı protestolar yükselişe geçiyor.
Son iki haftada Tel Aviv'de birçok kez gösteri yapan protestocular, 7 Ekim yenilgisi nedeniyle Netanyahu'nun istifasını talep etmişti; savaşın Netanyahu için etkisini yitirdiği görülüyor.
Mevcut durumda İsrail’in siyasi, idari ve toplumsal düzeyde yeni bir kriz dönemine girmiş görünüyor. Bu kriz dalgasının önceki olaylardan en büyük farkı savaşın devam etmesidir. Öte yandan daha da derinleşen 3 yönlü kriz Tel Aviv için vahim sonuçlar doğurabilir.